Ağaç Kavunu Masalı
Bir varmış bir yokmuş çok ama eski zamanlarda gidenin bir daha gitmek istediği güzel mi güzel bir ülkede bir bahçıvan yaşarmış. Onun öylesine güzel ve bakımlı bir bahçesi varmış ki, bahçesinde bulunan bitkileri görenler onlara hayran kalırmış.
Bahçıvan her bahar mevsiminde, özenle toprağı çapalar, toprağı biraz dinlendirdikten sonra gübreler, ardından da en güzel tohumlardan ekermiş.
Yine bir bahar mevsiminde bütün tohumlar toprağın altında buluşmuşlardı, heyecanlı bir şekilde toprağın üstüne güneşe kavuşacakları günü sabırsızlıkla beklemeye başlamışlar.
Bir gün tohumlardan biri etraftaki sessizliği bozarcasına, öfkeli bir şekilde bağırmaya başlamıştı.
“Sizler apaçık komplekslisiniz anladınız mı? Bu güne kadar hiç ağaçta yetişmiş olan bir kavun gördünüz mü? Anlatmış olduklarınız birer saçmalık.”
Meğer ki konuşan bir kavun tohumuymuş, kendisinin bir ağaç kavunu olduğunu savunan tohuma epey sinirlenmiş.
Ağaç kavunu tohumu ise bu durum karşısında epey üzüldüğünden demiş ki:
“Niçin bana inanmıyorsun ki? Ben bir ağaç kavunuyum, hem de turunçgillerdenim” demiş demesine ama Kavun tohumu daha çok sinirlenmiş:
“Senin ne tür olduğunu toprağın üzerine çıkınca anlayacağız, biliyorum ki sen bir kavun olamazsın.”
Günlerce süren tartışmalardan sonra gün gelip çatmış, güneşin etkisi ile birlikte yavaş yavaş filizlenerek toprağın üzerine çıkmaya başlamışlar.
Kavun tohumunun gözü hep kendisinin ağaç kavunu olduğunu söyleyen tohumun üzerindeymiş.
Ne kadar da küçük bir ağaçmış bu, üstelik etrafa mis gibi koku saçan kırmızı renkli çiçekleri de varmış.
Sonra bu güzel kokulu çiçekler dökülmüş yerine süslü mü süslü yuvarlak meyveler olmaya başlamış, Kavun öylece onu kıskana kıskana izlermiş.
Onun bu çekici güzelliğini, güneşe daha çok yakın olmasına bağlıyormuş. Daha sonra kıskanan kavunun aklına bir fikir gelmişti, kendisi de bir ağaca tırmanacak ve o da güneşe daha yakın olacakmış, onun bu çabasını gören tırmanıcı fasulyeler, demişler ki:
Kavun kardeş çok dikkat et kendine, eğer olurda düşersen meyvelerine zarar verebilirsin,
Ama kavun güneşe daha yakın olmayı kafasına koyduğundan onların uyarılarını hiç dinlemiyor, büyük bir istekle tırmanmaya çalışıyormuş. fakat çok az tırmanacak gibi olsa o gövdesini sarmış kocaman meyveleri dolayısıyla hemen yere düşüyormuş. Ağaç kavunu da onun bu durumunu görünce, demiş ki:
“Sevgili dostum, kendine niçin eziyet ediyorsun ki? İnsanlar yaz olunca senin meyvelerini yemeğe bayılırlar, biliyor musun sen çok yararlı ve lezzetli bir meyvesin, benim meyvelerimi ise genelde marmelat ve reçel yapmak için kullanır, kokumdan ise esans yaparlar. Anlayacağın her çeşit meyvenin birbirinden farklı faydaları var, ben hiçbir zaman senin yerini dolduramam ki!
Bunun üzerine kavun biraz düşünmüş ve ona hak vermiş, daha önce yaptıkları şeylerden pişman olarak, kendisini ne kadar da yaralı bir meyve olduğunu anlamış mutlu bir şekilde lezzetli meyveler vermeye başlamış.