Beyaz Geyik Masalı

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde annelerini daha çok küçükken kaybeden Bella ve Han ismindeki iki kardeş babalarıyla beraber mutlu bir yaşam sürmekteymiş.

Babaları zaman zaman iş seyahatlerine gitmek zorunda olduğundan çocuklarına göz kulak olması için daha önce tanıştığı bir kadınla evlenmeye karar vermiş.  Çocukları ise babalarını üzmek istemediklerinden evlenmesine karşı çıkmamışlardı.

Düğünden sonra artık çocuklarına göz kulak olacak birisi olduğundan rahat bir şekilde iş seyahatine hazırlanan baba, bir sabah eşi ve çocuklarıyla vedalaştıktan sonra yola koyulmuş.

Daha önce çocuklara çok iyi davranan üvey anne aslında kötü kalpli bir cadıymış. Babaları yola koyulduktan sonra onlara biraz yiyecek vererek evden kovmuş.

Bella ve Han epey bir süre dolaştıktan sonra bir mağaraya rastlamışlar. Han “Bella bu geceyi bu mağarada geçirelim.” Demiş

Bellada epey yorulduğundan “Tamam.” demiş

Hemen etrafta topladıkları çalı çırpıyla bir ateş yakıp ısındıktan sonra Han “Epey acıktım. Üvey annemizin bize verdiği yiyecekleri çıkarda karnımızı doyuralım.” Demiş.

Bella o yiyecekleri kaplardan çıkartmış. Han o kadar çok acıkmıştı ki, hemen bir lokma ekmeği kopararak yemeye başlamış.

Bir anda bir Beyaz Geyiğe dönüşen Han, “Bella sakın bir şey yeme, bu yiyecekler sihirli.”demiş.

Bella çok korkmuştu. Kız kardeşini sakinleştiren Beyaz Geyik, ertesi günün sabahında ormanda kalabilecekleri küçük bir kulübe ile karşılaşmıştı. Kimsenin o kulübede kalmadığından emin olduktan sonra kız kardeşini de yanına alarak o kulübede yaşamaya başlamışlar.

Aylar sonra eve gelen babaya ise eşi, çocukların sebepsiz yere bir sabah erkenden eşyalarını alarak evden kaçtığını söyleyerek onu inandırmıştı.

Günler haftaları, haftalar ayları, aylarda yılları kovalamış. Küçük kız büyüyüp genç ve güzel bir kız olmuş. Han’da büyük bir Beyaz Geyik olmuştu.

Bir gün ormana avlanmaya gelen bir prens, Beyaz Geyiği görünce onun peşine düşmüş. Geyiğin bir kulübeye girdiğini gören prens, hayretle o kulübenin önüne giderek kapıyı çalmış.

Kapıyı açan Bella karşısında genç ve yakışıklı birisinin olduğunu görünce şaşırmış. “Kimi aramıştınız?” diye sormuş.

Prens “Beyaz bir geyik vardı onun peşine takıldım. O beni buraya getirdi. Ben bu ülkenin prensiyim.”

Bella “Lütfen içeri buyurun prensim.” Demiş. İçeri giren Prens’e başından geçenleri bir bir anlatmış. İşittiklerine epey üzülen Prens, Bella ve Beyaz Geyiği saraya davet etmiş.

Bella ve Beyaz Geyik bu teklifi kabul ederek onunla beraber saraya gitmişler. Bir sonraki gün Prens, askerlerine emir vererek, kötü kalpli üvey anneyi saraya davet etmiş.

Üvey anne ile birlikte Babalarıda saraya gelmişti. Prens hiçbir şeyden haberi olmayan üvey anneye “Yanlış değilsem iki üvey çocuğunuz varmış. Onlar şimdi nerede” diye sormuş.

Üvey anne başlamış yalanlar uydurmaya, tamda o sırada odaya giren Bella ile Beyaz Geyik “Yalan söyleme.” Diyerek söze başlamışlar. Ve üvey annenin yaptıklarını bir bir anlatmışlar.

Prensin emriyle askerler tarafından tutuklanan üvey anne çaresiz kalınca yaptığı sihri bozarak Beyaz Geyiği eski haline döndürmüş. Sonrada prensin emriyle üvey anne zindana atılmış.

Eski haline dönen Han, kız kardeşiyle birlikte babasına sarılarak özlem gidermiş. Çocuklarına kavuşan baba, Prense yaptıkları için defalarca teşekkür etmiş.

Bella ile evlenmek isteyen Prens, Bella’nın babasına “Efendim müsaadeniz olursa kızınızla evlenmek istiyorum.” Demiş

Kızının da istekli olduğunu gören baba bu evliliğe rıza göstermiş. Bella ile Prens üç gün üç gece süren büyük bir düğünle evlenmişler.

Kardeşi Han ve babasını yanında kalmaya ikna eden Bella, ailesiyle birlikte bir ömür mutlu bir yaşam sürmüş.

Bu güzel Beyaz Geyik Masalı da burada son buldu. Başka güzel masal ile buluşmak üzere hoşçakalın…