Nilüfer Perisi Masalı
Türkçe çocuk masalları sitemizde yepyeni ve çok güzel bir peri masalı ile karşınızdayız, keyifli okumalar dileriz..
Nilüfer Perisi Masalı, evvel zaman içinde güneş doğmadan, nilüfer çiçeklerinin üzerine konan çiğ damlacıklarıyla nilüferler usul usul sallanmaya başlamışlardı.
Çiğ damlalarının üzerine konduğu o nilüferler daha da parlak hale geliyorlardı, Nilüfer tomurcukları yavaş yavaş açılıp, yeni doğacak olan günü güzelce karşılamak için hazırlanıyorlardı.
Nilüfer tomurcuklarından bir tanesi diğerlerine göre daha yavaş açılıyordu. adeta bir uykudaki bir bebeğin güzel rüyasını bırakmak istememesi gibi nazlanıyordu.
Nilüfer tomurcukların her yaprağı etrafa ışıklar saçarak açılıyordu, o rengarenk ışıklar, adeta bir bebeğin gülüşüyle açılıyordu.
Güneşin doğmasıyla birlikte parlak renkteki o gölün sularıyla birlikte beyaz ve pembe renkteki nilüfer çiçekleri o yemyeşil yapraklarıyla adeta bir mucizeyi kucaklamaya hazırlanıyordu.
Güneş yavaş bir şekilde, mutluluk saçarak, nilüfer perisi ile birlikte doğmuştu, minik Nilüfer perisi, güneşin yeryüzünü aydınlattığı o güzelim ilk ışıltıları kadar mutlu, yeni doğmuş bir bebek kadar masum, kar tanesi kadar hassas güzel bir periydi.
Nilüfer perisi ışıl ışıl parlayan gölde dünyaya geldiği için kendini çok şanslı hissediyordu, yeni gözlerini açıp etrafı izlerken, çevresinin çam ormanlarıyla kaplı olduğunu gördü.
O güzelliği seyrederken güzel bir melodi dikkatini çekmişti sesin geldiği yöne bakınca müzisyen kurbağaların bir taraftan zil çalan çekirgelerin bir taraftan keman çalan ağustos böceklerin bir taraftan bir uyum içerisinde güzel melodilerin çaldığını görünce sevinçle onları dinlemeye başlamıştı ki göldeki balıkların dan ettiğine şahit oldu..
Nilüfer perisi gördükleri karşısında çok mutluydu, daha önceleri yaşadığı gölde güzel kokulu göller gördüyse de bu göl diğerlerinden çok farklıydı.
Nilüfer perisi de kendini tutamayarak sevinçle bir kahkaha attı, gölde müzik ve dans yeniden başladı, epey bir eğlendikten sonra hepsi çok acıkmışlardı.
Gölde güzel bir sofra kuruldu, Ağustos böceği ile nilüfer perisi birlikte o sofraya oturup sohbet etmeye başladılar, ne söylediklerini kendileri dahi bilmiyordu aslında konuşan daha çok gözleriydi.
Karınlarını duyurduktan sonra bütün göl hayvanları dinlenmek için yuvalarına gitti, yalnızca ağustos böceği ve nilüfer perisi yalnız kaldı.
Hepsinin yuvasına gitmesiyle birlikte göl sakinleşmiş, durgun bir hale gelmişti, hafif bir meltem rüzgarı güzel kokuyla esiyordu.
Bir süreliğine sessizce etrafı dinleyip birlikte olmanın mutluluğunu yaşarlarken sessizliği ağustos böceği bozdu.
“Nilüfer perisi senin o güzel kanatların olgunlaşmışa benziyor, artık bu kanatla rahatlıkla uçabilirsin, ormanı gezmek tanımak ister misin?” dedi.
Nilüfer perisi ağustos böceğinin teklifini sevinçle kabul etti, ikisi beraber uçarak ormana doğru gittiler. Orman mis gibi kokuyordu. etrafı rengarenk çiçekler sarmıştı, ormandaki hayvanlar adeta ona gülümsüyorlardı.
Küçücük bir sincap yavrusu, nilüfer perisini görünce sevinçle ellerini çırpmaya başladı sonrada yanındaki annesini çekiştirmeye başladı.
“Anne baksana o kim?” diye sordu.
Nilüfer perisi yavaş bir şekilde minik sincabın yanına kondu,
“Merhaba sincap, ben nilüfer perisiyim” dedi.
Yavru sincap şaşkın bir şekilde gözlerini açmış ses çıkarmadan nilüfer perisini izliyordu, anne sincap, nilüfer perisini ve yanındaki ağustos böceğine;
“Hoş geldiniz, yemek hazırlamıştım beraber sofraya geçelim” demiş
Anne Sincap, onlara en güzel yiyecekleri ikram ettikten sonra “gelin ben size ormanı gezdireyim;
Anne sincap, onları başta baykuş ailesi olmak üzere, neredeyse bütün orman sakinleriyle tanıştırdı, bu onları oldukça yormuştu. Ama nilüfer perisi bu gezintiden gayet memnun kalmıştı, ama dikkatini çeken bir şey olmuştu sanki herkes ondan bir şeyler gizliyordu, ağustos böceği bile bu sırra dahildi.
Ormandaki herkes mutlu görünmesine rağmen gözlerinde bilinmeyen bir hüzün vardı, orman halkının farkına varmadığı bir şey vardı, nilüfer perileri dilediği zaman karşısındakinin düşüncelerini okuyabiliyorlar ve onların hayallerini görebiliyorlardı.
Nilüfer perisi tanıştıklarının düşüncelerini teker teker okumaya başladı, herkesin gizlediği şey bir bataklıktı, ormanda bataklık olması gizlenecek bir şey değildi, öyleki uçarken orayı görmüşlerdi.
Nilüfer perisi Kaplumbağa ailesine sordu;
“Ben henüz bu ormanda bulunan bataklığı görmedim, orayı merak ediyorum bana orayı göstermeyecek misiniz?”
Herkes şaşkınlık içerisinde sessizce birbirine baktı, onlardan ilk sessizliği bozan ağustos böceği oldu.
“Evet ya, sana hâlâ bataklığı göstermedik değil mi? öyleyse haydi bataklığa gidelim” dedi.
Herkes korku dolu gözlerle birbirine baktı, isteksiz olsalarda “tamam” dediler.
Orman halkı birbirlerine yardım ederek yavaş yavaş ilerleyerek sonunda bataklığa ulaştılar, bataklıkta üstü başı kir içerisinde olan bir bataklık perisi onları karşıladı.
Onları gören bataklık perisi çok mutlu görünüyordu ama orman halkı hiçte mutlu görünmüyordu. hep gülen şirin hayvanlar gitmiş asık suratlı bir hayvan topluluğu gelmişti.
Bataklık perisi, nilüfer perisinin geldiğine dikkat etmeden durmaksızın çığlıklar atarak bir oraya bir buraya zıplıyor etrafa çamurlar sıçratıyordu.
Nilüfer perisi bataklık perisinin o halinden memnun kalmıştı, o da hemen onunla beraber bataklıkta zıplayıp hoplamaya başladı. İkisi bir süre beraber eğleniyorlardı.
Orman sakinleri, şaşkınlıkla nilüfer perisine bakıyor bir yandanda artık nilüfer perisinin asla temizlenemeyeceğini ve hep öyle pis kalacağını, kimisi de onun esir alındığını söylüyordu.
Nilüfer perisi oyun oynarken orman sakinlerinin sözlerini işitiyordu kendi kendine demek bunun için bataklığa gelmiyorlarmış diye söylendi.
Nilüfer perisi, kimse görmeden bataklık perisiyle konuştu, sonra da yorulduğunu ve çok acıktığını söyledi.
Bataklık Perisi Orman sakinlerine
“Hadi hep beraber yemek yiyelim” dedi
Kimseden ses çıkmayınca Ağustos böceği “hadi geri dönüyoruz, yemek yiyeceğiz” demiş
Baykuş “Önden kuşlar gitsin, biz gidene kadar hazırlıklara başlasınlar.” demiş
Onlar yemek hazırlıkları yaparken, nilüfer ve bataklık perisi de yıkanmak için göle gitmişlerdi.
Nilüfer perisi, bataklık perisine iyice temizlenmesi için yardım etti, üzerinde o çamurlar gidince, ortaya şirin mi şirin bir peri çıkmıştı, iki peri yemek şölenine katılmak için, yola çıktılar.
Oraya vardıklarında sofranın kurulu olduğunu görmüşlerdi, o anda baykuş dışında kimse bataklık perisini tanımamıştı.
Baykuş onların sofraya oturttuktan sonra orman sakinlerine bataklık perisini tanıttı, herkes büyük bir şaşkınlık içerisindeydiler.
Hiçbiri bataklık perisinin güzelliğinden gözlerini alamıyordu, bugüne kadar korktukları o minik peri, çok şirin bir periymiş, hep beraber yemek boyunca gülüştüler.
Yemeğin sonunda orman sakinlerinin hepsi neşe içerisinde sofradan ayrıldı, kimse artık eskisi gibi bataklık perisinden korkmuyorlar, hatta onu sevmeye bile başlamışlardı.
Bataklık perisi ayrılmadan nilüfer perisine, baykuşa ve ağustos böceğine teşekkür ederek sevinçle bataklığına döndü.
O günden sonra hep beraber sevgi ve mutluluk içerisinde bir ömür yaşadılar.
Bu mükemmel masal da ilginize çekebilir: Yalancı Çoban Hikayesi