Aslan Prens Masalı
Çok güzel ve akıcı bir masal olan Aslan Prens Masalı okurken eğleneceksiniz keyifli okumalar.
Bir zamanlar, çok zengin bir tüccarın güzel üç kızı varmış, bu tüccar iş için yolculuğa çıkmaya hazırlandıktan sonra kızlarıyla vedalaşırken onlara:
“Kızlarım gideceğim yerlerden size neler getireyim?” diye sormuş.
Büyüğü kendisine inci bir kolye; ortancası büyük bir altın bir yüzük, küçük kızı ise yalnızca bir gül getirmesini istemiş.
Küçük kızın isteğini işiten tüccar gülümseyerek ona;
Yavrucuğum, bu mevsimde gül bulmam çok zor, ama sana bir gül getirmek için elimden geleni yapacağım, diyerek yola çıkmış.
Tüccar gittiği her yerde, küçük kızın isteği olan gül’ü bulmak için aramış, karşısına çıkan bütün bahçelere girerek bahçıvanlarla konuşmuş, herkese gül soruyormuş.
Onlar da:
Bu kış vaktinde gül mü olur bulmak imkansız? Diyerek tüccara olumsuz cevaplar veriyorlarmış. Tüccar ise kızının istediğini bulamamanın üzüntüsüyle iş bitimi eve dönerken yolunu kaybetmişti, evin yolunu ararken karşısına çok büyük bir saray çıkmış.
Sarayın çok büyük bahçesi varmış, bu bahçe öyle bir bahçeymiş ki bir tarafı yaz, diğer tarafı da kış meyve ve çiçekleriyle doluymuş, bahçenin içerisinde renk renk güllerin olduğunu gören Tüccar, hemen sevinçle bahçeye girerek küçük kızı için bir tane kırmızı gül koparttıktan sonra bahçeden çıkacağı esnada karşısında bir aslan olduğunu görmüş.
Aslan “Sende kimsin çiçeklerimi hangi cüretle kopartıyorsun izin aldın mı benden! diye kükremiş.
Tüccar:
” Özür dilerim, etrafta kimseyi göremediğimden ve yolum uzun olduğundan sadece çok sevdiğim küçük kızım için bir gül kopardım nerede aradıysam bulamadım, ne olur beni bağışla, karşılığında ne istersen yaparım, diye yalvarmış.
Aslan:
“Bir şartla gitmene izin veririm, evine döndüğün anda bahçeden içeri girdiğinde ilk karşına çıkan canlıyı bana vereceksin, işte o zaman senin gitmene izin veririm, demiş.
Gülü alarak bir an önce oradan ayrılıp eve gitmek isteyen tüccar, ise hiç düşünmeden:
“Peki, bu teklifini kabul ediyorum, evdeki bahçeye girdiğimde karşıma ilk çıkan canlıyı size vereceğim” demiş.
Gülü alan Tüccar yoluna devam etmiş, eve yaklaştığında pencereden babasının geldiğini gören küçük kız hemen bahçe kapısına koşarak babasına kapıyı açıp karşılama istemiş, tüccar kapıyı açınca küçük kızı babasının boynuna sarılarak öpmüş, tüccar ise neler olduğunu anlamadan küçük kızına bakmış ve birden üzülüp ağlamaya başlamış.
Kızı “Ne oldu babacığım niye ağlıyorsun” demiş.
Babası üzgün bir şekilde başından geçenleri kızlarına anlatmış. “Şimdi ben Aslan’a verdiğim sözü nasıl tutarım ki, ben nasıl olsa ya tavuklar yada koyunlar bahçededir diye düşünerek Aslan’ın teklifini kabul ettim?” demiş.
Küçük kız:
“Babacığım o verdiğin sözü mutlaka tutmalısın, ben hazırlanır yarın sabah Aslan’ın yanına giderim, gerekirse yalvarır yakarır, bana bir zarar vermemesini sağlarım, demiş.
Sabah ailesiyle vedalaşarak erkenden yola çıkıp Aslan’ın yaşadığı o güzel saraya varmış.
Aslan, kendisine yapılan bir büyü sonucu bir aslan’a dönüşmüş gerçekte ise çok yakışıklı bir prensmiş, gün doğduğu vakit aslan, gece olunca da prense dönüşüyormuş.
Aslan Prens, tüccarın o güzel kızını görünce ona aşık olmuştu, akşam olunca eski haine dönen Prensi gören küçük kızda ona aşık olmuştu, kızın rızasını da aldıktan sonra hemen hazırlıkları yaparak evlenmişlerdi.
Gündüzleri aslan olan yakışıklı prens ile prenses güzel günler geçiriyordu derken aradan günler, aylar geçmiş.
Bir gün, ablasının evleneceği haberini alan küçük prenses düğüne davet edilmişti, Aslan Prens’e:
Birlikte ablamın düğününe gidelim mi, demiş.
Aslan Prens “Ben seninle gelmek isterdim ama biliyorsun ki ışık benim için çok tehlikeli, bana bir parça ışık yansısa bu seferde bir kumruya dönüşürüm, o zaman yedi sene boyunca dünyayı dolaşmak zorunda kalabilirim,” demiş
Eşi öylesine çok ısrar etmiş ki en sonunda Aslan Prens karısıyla düğüne gitmeye razı olmuştu.
Beraber prensesin evine vardıklarında kız onu karanlık bir odaya kapatmış, ama kapının altından sızmakta olan ışığı fark etmemişler.
Kısa bir süre sonra o ışığın Aslan Prense değmesiyle birlikte hemen sarı bir kumruya dönüşmüş.
Bir süre sonra odaya giden küçük prenses o kadar çok üzülmüş kü saatlerce oturup ağlamış, Aslan Prens karısını teselli ettikten sonra ona: “Tam tamına yedi sene böyle kalacağım ve dünyayı dolaşırken gittiğim her yere senin için sarı bir tüy bırakacağım. Böylece sende beni izleyerek, nerelerde olduğumu anlarsın,” dedikten sonra vedalaşarak uçup gitmiş.
Hemen onun arkasından prenseste yollara düşmüş, Aslan prensin kendisi için bıraktığı sarı tüylerin arkasından oda yedi yıl boyunca dünyayı dolaşmış, Ancak bir gün eşinin bıraktığı tüyü tüm aramalara rağmen bir türlü bulamamış.
Üzüntülü bir şekilde en sonunda güneşe sormak aklına gelmiş:
“Ey her tarafı aydınlatan güzel güneş, söylesene bana bu diyarlardan geçen bir sarı bir kumru gördün mü ? diye sormuş.
Güneş ona cevap vermiş:
“Hayır görmedim, güzel prenses, sana bir bohça hediye ediyorum, darda kaldığın zamanlarda onu açarsın,” demiş.
Kız, güneşin kendisine hediye ettiği bohçayı alarak Aslan Prensi aramaya koyulmuş, gece olunca bu sefer aya seslenmiş:
“Ey güzel ay geceleyin yolunu kaybedenleri ışığınla aydınlatırsın buralarda hiç sarı bir kumru gördün mü? diye sormuş.
Ay:
“Hayır görmedim, ben sana bir yumurta hediye edeceğim sıkışınca kullanırsın birde istersen dostum karayel sana bu konuda yardım edebilir” diyerek onu karayelin yanına göndermiş:
Prenses: “Her tarafta esip geçersin, sıcak gecelerde rüzgarınla serinletirsin ne olur yardım et bana buralarda sarı bir kumru gördün mü? diye sormuş.
Karayel:
“Evet, gördüm prenses, Kızıldeniz’e doğru gidiyordu, onun yedinci yılı dolduğu için yeniden bir aslana dönüştü, orada bulunan kendisine büyü yapan bir canavarla savaşıyor, şimdi beni dikkatli dinle. Kızıldeniz’in hemen sağ kıyısında bulunan demir çubuklardan 9’uncusunu alıp canavara vurduğun anda büyü bozulur eşin eksi haline dönüşür, şunu da unutma büyü bozulur bozulmaz hiç zaman kaybetmeden kocanı o bölgeden uzaklaştır, yoksa kocanı bir daha göremezsin.” demiş.
Kız, Karayel’e teşekkür ettikten sonra onun söylediklerini harfiyen yaparak kocasını büyüden kurtarmış, ama Karayel’in son nasihatını unutmuştu.
Kocasını hemen o bölgeden uzaklaştırmadığından büyücü kadın, prensi yakaladığı gibi alıp götürmüş.
Kız, kocasını tekrar bulmak için yollara düşmüştü, bir gün karşısına büyük bir saray çıkmış, o anda sarayda düğün hazırlıkları yapılmaktaydı, bu sefer güneş’in kendisine hediye ettiği bohçayı açmış içinden çıkan güzel elbiseyi giyerek saraya girmiş.
Onu gören herkes ona hayranlıkla bakıyormuş büyücü kadın, kızı gördüğü anda:
“Sen nasıl buraya geldin ne işin var burada? Kocan artık benim, ve benimle evlenecek, o giydiğin güzel elbiseyi hemen bana vererek sarayımı terk et, yoksa kocanı tekrar bir kumruya dönüştürürüm,” demiş.
Kız çaresizce büyücünün dediklerini yapara sarayın dışındaki bir ağacın altında oturarak hüngür hüngür ağlamış, o anda aklına Ay’ın hediye ettiği yumurta gelmiş, hemen yumurtayı çıkartarak kırmış içerisinden altın yumurtlayan bir tavuk ve civcivleri çıkmış.
Kız bunları alarak hiç beklemeden büyücünün sarayına gitmiş, büyücü kadın altın yumurtlayan tavuk ve civcivleri görünce çok beğenmiş ona:
Bunları bana satarsan karşılığını veririm? demiş,
prenses eğer sadece bu gece prensin yanına giderek onun odasında kalmama müsaade edersen, onları sana veririm, demiş,
Büyücü kadın önce biraz düşünmüş sonra da, kızın bu teklifini kabul etmiş, çünkü o an altın yumurtlayan tavuk ve civcivleri dışında bir şey düşünemiyormuş. “Servetime servet katma hayaline karşılık bir gece kocasıyla ne konuşacak ki nasıl olsa prens benim.” diye düşünüyormuş.
Gece olunca kız, kocasının yanına gitmiş, Prens karşısında çok sevdiği karısını görünce çok sevinmiş ve başına gelenleri kocasına anlatmış.
Büyücü fikrini değiştirmeden hemen kaçalım buradan diyerek gece yarısı gizlice kaçmış bir ömür bir daha birbirlerinden ayrılmamışlar.