Beş Küçük Bezelye Tanesi
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde sihirli bir tarlada yetişen bir bezelye kabuğunun içinde, birbirinden farklı beş küçük bezelye yaşarmış. Birinci bezelyenin adı Yaramaz, ikincisinin adı Şaşkın, üçüncüsünün adı Tombul, dördüncüsünün adı Uykucu ve beşincisinin adı da Minikmiş.
Bu bezelyeler gün boyunca uyur, gece olduğunda ise birbirleriyle konuşur ve Sihirli bahçede çalınan müzikleri, özellikle de Aydede’nin müziğini dinlerlermiş.
Arplar zaman zaman bezelyelere çok güzel şarkılar söyler, Aydede ise özellikle hilal şekline olduğu günlerde uçlarına taktığı gümüş teller ile davul çalarmış.
Bezelyeler Aydedenin çaldığı davulun sesiyle uyanırlarmış. Ama her bezelye tanesinin ayın çaldığı davula kendisine özgü bir tepkisi varmış.
Yaramaz: “Aydedenin çaldığı bu davulun sesini o kadar çok seviyorum ki, gum gum gum…”
Şaşkın “Aslında ben kastanyetleri daha çok seviyorum. Dinlerken beni rahatlatıyor.”
Tombul “Ben arpın müziğini daha çok seviyorum, gerçekten de bu dünyadaki en güzel melodiler onundur.”
Uykucu “Niye hiç sessizlik olmuyor ki, Aman şu müziği boş verin en güzel şey uykudur. Böyle uyuyarak kendimi hayatın akışına bırakmak istiyorum.
Beşinci bezelye olan Minik, diğer dört bezelyeden de çok farklıymış. “Ben sizlere katılmıyorum. Bütün müzik türleri de çok güzel hepsini çok seviyorum. Onları beni mutlu ediyor.”
Bezelyeler her geçen gün dahada büyüdüklerinden, artık bezelye kabuğu onlara küçük geliyormuş.
Tombul “Lütfen biraz kenara çekilin, hareket edecek yerim kalmadı.”
Şaşkın “Sanki bizim kıpırdayacak yerimiz varmı ki, çok kalabalığız.”
Uykucu “Artık eskisi gibi rahat bir şekilde uyuyamıyorum. Ah az bir yerimiz genişlese, ne güzel olurdu.” Demiş.
O gece hep şikayet edip, birbirlerinden kenara çekilmelerini istiyorlardı ki, sabaha karşı bezelyenin kabuğu açılmıştı.
İlk başta gözleri kamaşan bezelyeler birkaç dakika sonra günışığına alışmışlardı. Şimdi ise ne yapacakları konusunda tartışmaya başlamışlar.
Yaramaz “Artık kabuktan çıkıp, dünyayı gezme fırsatımız var. Haydi ne duruyorsunuz atlasanıza “
Şaşkın “Tamam da dışarıdaki dünya bizim için tehlikeli olmaz mı, öyle acele etmeyin.”
Yaramaz “Siz neden böyle ihtimaller üzerinde konuşarak zamanımızı boşa harcıyoruz ki. Siz gelmezseniz de ben aşağı atlayıp, dünyanın farklı güzelliklerini görmek ve yaşamın keyfini sürmek istiyorum.”
Uykucu “Offf siz istediğinizi yapabilirsiniz. Ben bir süre daha burada uyuyarak keyif yapmak istiyorum.” Demiş.
Bu konuyu bir süre tartıştıktan sonra bezelye kabuğundan dışarı çıkmaya karar vermişler. Hiç beklemeden teker teker kabuğun içinden kendilerini aşağı bırakmışlar.
Yaramaz ” Dikkatli bir şekilde kendinizi aşağı bırakın.”
Uykucu “Umarım gideceğimiz yerde uyumak için rahat bir yer bulurum.”
Bezelyeler yerdeki oluklardan bir tanesinin üzerine düşmüşlerdi. Hepside yeni gördükleri yerler karşısında çok mutlularmış.
Tombul “Vay canına baksanıza burası çok güzel bir yermiş. “
Minik: “Kabuktan çıkıp, gezmek gerçekten de bilgece bir karardı.”
Gördükleri yeni yerler hakkında konuşurlarken o sırada sihirli bahçeye girmiş bir çocuk yerdeki bezelyeleri görmüş.
“Aha bu bezelyeler çok büyükmüş, tamda sapanıma göreler.”
Çocuk beş bezelyeyi de yerden alarak sırasıyla sapanına koyup, uzaklara fırlatmaya başlamış.
Yaramaz, şaşkın, uykucu ve Tombulu fırlatmıştı. Sıra Minik’e gelmişti.
Miniği de en sonunda sapanına koyarak onu da fırlatmış. Minik “Vay canına her yer ne kadar güzel gözüküyor. Adeta bir kuş gibi gökyüzünde süzülüyorum. Umarım kaderim beni mutlu olabileceğim bir yere götürür.” Diye söylenmiş.
Minik, bir pencerenin kenarına düşmüştü. Pencereden içeri bakınca küçük bir kızın yatakta hasta bir şekilde yattığını ve sürekli öksürdüğünü görmüş.
Annesi ona: “ Güzel kızım en sevdiğin çorbayı hazırladım. Ne olur birazda olsa iç, bu sana hastalıkla savaşman için güç verecek.”
Kız “Anne inan, canım hiçbir şey yemek istemiyor. “
Anne “Kızım eğer yemek yemez, biraz enerji almazsan eskisi gibi güçlü ve sağlıklı bir hale gelemezsin ki.”
Bezelye annenin büyük bir gayretle kızına yemek yedirmeye çalıştığını görmüş. Ama küçük kız annesinin hazırladığı yiyecekleri yiyemeyecek kadar hastaymış.
Gece olduğunda kız uykuya dalmış, annesi ise onun başucunda oturmuş dua ediyormuş. “Ne olur kızım çabucak iyileşsin ben onu çok seviyorum.“ diyerek saçlarını okşuyormuş.
Minik Bezelye, anne ile kızın haline çok üzülmüştü. Gece yarısından sonra açık olan pencereden içeri giren Minik, Aydedenin çaldığı davul eşliğinde küçük kız için şarkı söylemeye başlamış. ”Gümbe güm, Gümbe güm, söylediklerimi dinle küçük kız.”
Uyanan Kız: “Kim var orada. “
Minik “Benim, pencerenin önündeki bezelye.”
Kız: “Nasıl olabilir ki, sen konuşuyor musun? Daha önce bir bezelyenin konuştuğunu hiç duymadım.”
Minik “Hem konuşuyor hemde şarkı söyleyebiliyorum. Senin için bu gece Aydede’nin davulu eşliğinde bir şarkı söylüyordum.”
Kız: “Aydede davulu mu?”
Minik “Evet Aydede, Ay dolunay olduğu gecelerde davul çalar.”
Kız: “Ama ben daha önce hiç duymadım, şimdide duyamıyorum. Sen çok özel olmalısın.”
Minik “Bu dünyadaki herkes gibi sende çok özelsin. Şimdi senin yapman gereken sadece odaklanıp, dinlemek olacaktır.”
Kız “Yani şimdi ben Ayın davul çalmasını duyabilecek miyim, bu mümkün mü?”
Minik “Evet bu dünyada her şey mümkün.”
Kız “Olamaz, şimdi o davulun sesini duyabiliyorum.”
Gülümseyen Minik “Sana her şeyin mümkün olduğunu söylemiş miydim?
Kız “Ama bu hastalıktan kurtulmam mümkün değil ki,”
Minik “O da mümkün annenin söylediklerini yaparsan eğer işte o zaman çabucak iyileşeceğini göreceksin.”
Kız “Tamam, annemi dinleyeceğim.” Demiş.
Sabah olunca annesini her dediğini itirazsız yapan küçük kız ertesi gün sağlığına kavuşmuştu.
Başka Bebeklere Okunacak Masallar okumak istiyorsanız Ezop Masalları bölümüne bakabilirsiniz.