Fildişi Şehri Masalı
Bir gün prensi yanına çağıran kral, “Biliyorsun ki benden sonra bu ülkenin kralı sen olacaksın komşu ülkeleri tanıman ve hayatı öğrenmen için yarın erkenden arkadaşın William ile birlikte Fildişi şehrine gideceksin.”
Prens gülümseyerek “William ile o ülkeyi ziyaret ederek gezmek çok güzel olur.”
Kral “Ama oraya bir Prens olarak değil, fakir bir delikanlı olarak gideceksin. Kimse senin bir pens olduğunu bilmemeli.”
“Tamam.” Demiş prens, o akşam hazırlıklarını yaparak sabah erkenden arkadaşı William ile birlikte yola çıkmışlar. Az gitmişler uz gitmişler dere tepe düz gitmişler. En sonunda komşu ülkeye ulaşmışlar.
Bu seferde Fildişi şehrine doğru yol almışlar. Epey yorulan Prens ve arkadaşı karşılarına çıkan küçük bir kasabada birkaç gün kalarak dinlenmeye karar vermişlerdi.
Kasabadaki halkın gündeminde kötü kalpli bir cadı tarafından kaçırılan güzeller güzeli prenses vardı. Ertesi gün kasabaya gelen Tellal sokaklarda dolaşarak kralın emrini halka iletiyordu. “Kralımızın emridir. Her kim prensesi kötü kalpli büyücünün elinden kurtarırsa, dileği ne olursa olsun, kralımız yerine getirecektir.”
William ”Robert, prensesi kurtarmaya ne dersin.”
Gülümseyen Prens “Hiç kimseyi tanımadığımız ve yabancı olduğumuz topraklardayız. Prensesi nasıl kurtaracağız.” Diye sormuş.
William “Sen onu ban bırak.” Diyerek gülümsemiş sonrada “Dün akşam iki kişinin konuşmasına şahit oldum. Prenses, Fildişi şehrinin kuzeyindeki dağın tepesinde bulunan bir mağarada esir tutuluyormuş. Ama kimse Cadının korkusundan o dağa gidemiyormuş.”
Prens “Sence o cadıyla baş edebilir miyiz?”
William “Benim tanıdığım Robert hiç kimseden korkmaz. Ayrıca yardıma ihtiyacı olanı da hiçbir zaman geri çevirmez.” Demiş gülümseyerek.
Prens “Yeterince dinlendik değil mi? Öyleyse hemen yarın o dağa gidiyoruz.” Demiş.
Prens ve arkadaşı sabah olunca yanlarınca yeterince yiyecek aldıktan sonra o dağa doğru yola koyulmuşlar. Akşam olmak üzereyken yolun kenarında oturmuş. Bir yaşlı kadınla karşılaşmışlar.
Yaşlı kadın. “Çok açım, bana verecek azıcık yemeğiniz var mı?”
Prens “Tabiki Nineciğim.” Diyerek hemen atının heybesinden çıkardığı yiyecekleri yaşlı kadının önüne indirerek, “Lütfen istediğiniz kadar yiyebilirsiniz.”
Kadın “Sizin kadar cömertini daha önce hiç görmedim. Nereden gelir nereye gidersiniz.” Diye sormuş
Daha önce hiç yalan söylemeyen Prens her şeyi olduğu gibi yaşlı kadına anlatmış. Yaşlı Kadın cebinden çıkardığı bir şişeyi prense uzatarak “Cadının yaşadığı o dağa vardığınızda bu şişedeki suyu için cadı her ne yaparsa yapsın size zarar veremez.” Demiş.
Yaşlı kadına teşekkür eden prens ve arkadaşı yollarına devam etmiş. Günler süren yolculuktan sonra en sonunda cadının yaşadığı dağa ulaşmışlar. Dağa çıkmadan önce yaşlı kadının verdiği şişedeki suyu içmişler. Sonrada dağa çıkmışlar.
Onları gören Cadı kahkaha atarak “Siz hangi akla uyarak buraya geldiniz. Sizde diğerleri gibi ebediyen esirim olmaya gelmişsiniz.”
Prens “Sen kötü kalpli bir kadınsın hemen prensesi ve diğer esirleri bırak.” Demiş.
Öfkelenen Cadı hemen prens ve arkadaşını bir kurbağaya dönüştürmek için sihir yapmış. Ama yaptığı sihir onlara etki etmemişti. Daha çok sihir yapan Cadı. Yaptığı sihirlerin onlara etki etmediğini görünce kaçmaya çalışmış ama prens ile William cadıyı kısa bir sürede yakalayarak ellerini bağlamışlar.
Kılıcını çıkartan Prens “Hemen esirleri serbest bırak.” Demiş. Ondan korkan cadı tüm esirleri ve prensesi serbest bırakmış. Prensesi gören prens ona, prenseste kim olduğunu bilmediği kendisini kurtaran gence aşık olmuştu.
Prensesi ve cadıyı yanına alarak Saraya dönen prens, Cadıyı kral’ın huzuruna çıkarmış. Hemen tutuklanan cadı bir daha kimseye zarar veremeyeceği kimsenin olmadığı bir adadaki hapishaneye gönderilmiş.
Prense bakan kral.” Nerelisin ve kimlerdensin delikanlı.”
Prens “Ben komşu ülkenin prensi, prens Robert’im efendim.”
Kral karşısındakinin bir prens olduğunu işitince hemen yerinden kalkarak onun yanına giderek teşekkür etmiş. Sonrada “Benim bir sözüm var. Kızımı kurtaran benden ne dilerse dilesin, onun dileğini yerine getireceğim. Benden ne istersiniz prensim.”
Prens “Prensesi herhangi bir karşılık bekleyerek kurtarmadım. Taki onu görene kadar. Eğer onunda rızası varsa prensesle evlenmek isterim.” Demiş.
Prensese bakan kral, kızının da gönlü olduğunu alayınca “Düğün hazırlıklarına başlayın.” Demiş gülümseyerek.
Kısa bir sürede düğün hazırlıkları yapılarak, prens ve prenses üç gün üç gece süren bir düğünle evlenmişler.
Robert’in babası, düğün hediyesi olarak onu ülkenin kralı ilan etmiş. O günden sonra iki ülke arasında bir ömür süren barış huzur ve mutluluk hüküm sürmüş.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…
Bu güzel Fildişi Şehri Masalı da burada son buldu. Başka Uyku Masalları ile buluşmak üzere hoşçakalın…
Bu masalın kaynak gösterilmeden yayınlanması çoğaltılması ve paylaşılması yasaktır…