Muhteşem Küçük Kraliçe
Bir zamanlar kalabalık şehirde bulunan büyük ve görkemli saraylarında yaşayan Kral ve Kraliçe çok iyi olduklarından herkes tarafından sevilirlermiş.
Kral uzun boylu ve Tombul biri iken, Kraliçe kısa boylu ve çok güzel bir bayanmış. Cana yakın ve yardımsever biri olması dolayısıyla tüm şehir halkı tarafından sevilen Kraliçeye, halk Muhteşem Küçük Kraliçe diye hitap ediyormuş.
Günler güzel bir şekilde birbirini kovalarken bir sabah hastalanan Kral, günlerce yataktan çıkamamıştı. Bunun üzerine ülkenin dört bir yanından saraya gelen hekimler, kralı tedavi etmek için uğraşmış. Ama ne var ki hiçbiri onu iyi edememişti.
Kralın durumu gün geçtikçe kötüleşiyordu. Bu duruma hem şehir halkı hemde Kraliçe çok üzülüyor. Ama onun derdine bir türlü derman bulamıyorlarmış.
Bir gece rüyasında, ormanda yaşayan uzun sakallı bir cüceyi gören Kraliçe, Cücenin “ Kralı iyi etmek istiyorsan. Ormana gelerek beni bul.” Sözleriyle uyanmış.
Gördüğü rüyaya pek anlam veremeyen Kraliçe birkaç gün sonrada aynı rüyayı görünce, uykudan uyanır uyanmaz. Baş muhafızı yanına çağırarak ona “Güvenilir dört asker hazırlansın, onlarla beraber ormana gideceğiz.” Demiş.
Baş muhafız dört muhafıza Kraliçe ile birlikte ormana gideceklerini söyleyerek hazırlık yapmalarını emretmiş.
Bu arada hazırlanan Muhteşem küçük Kraliçe, askerlerin eşliğinde, yanına yardımcısını da alarak şehrin doğusundaki ormanlık alana doğru yola koyulmuş.
Az gitmişler, uz gitmişler dere tepe düz gitmişler. Akşam olmak üzereyken ormana varmışlar. Etrafa bakınan kraliçe askerlere “Bu geceyi burada geçirelim.“ demiş.
Askerler hemen ormanın girişine bir çadır kurmuşlar. O geceyi orada geçiren Kraliçe ve Askerler sabahın ilk ışıklarıyla beraber, Kuşların şarkı söylercesine ötüşüyle birlikte uyanmışlar.
Küçük Kraliçe ve Askerler, Atları kamp yerinde bırakıp, yürüyerek ormana girmişler.
Kraliçe dışında kimse ormana niçin gittiklerini bilmiyordu. İşin tuhaf yanı ise Küçük Kraliçede hangi tarafa gitmesi gerektiğini bilmiyordu. Tek ümidi rüyasındaki Cüce ile karşılaşmaktı.
Ormanın derinliklerine doğru yürürken, Cüce ile karşılaşma ümidiyle etrafına bakına bakına ilerleyen Kraliçe, Askerlerin epey yorulduğunu fark edince Askerlere, “Etraftan biraz çalı çırpı toplayabilir misiniz? Ağacın olmadığı şu dağın yamacına giderek orada bir çukur kazın ve o çukurda bir ateş yakın, geceyi orada geçirelim. Ormanlık alanda ateş yakarsak ağaçlara zarar veririz.” Demiş.
Askerler “Tamam kraliçem.” Diyerek kraliçenin emrettiği gibi ağaçların olmadığı dağın yamacında bir çukur kazarak ateş yakmışlar.
Kraliçenin Ateş yaktırmasındaki amacı Cücenin kendilerini görerek yanlarına gelmesiydi. Düşündüğü gibide olmuştu.
O geceyi dağın yamacında geçiren askerler, uyandıklarında karşılarında Cüceyi görünce şaşırmışlar. Kraliçe ise sevinçle “En sonunda sizi bulabildim. Nasılsınız?” diye sormuş.
Gülümseyen Cüce “İyiyim Kraliçem. Sizin çok iyi ve düşünceli bir Kraliçe olduğunu duymuştum. Ateşi ağaçların olmadığı bir yerde çukur kazarak yakmanız ve ormana zarar vermemeniz, gayet hoşuma gitti. Eğer o Ağaçların olduğu herhangi bir yerde ateşi yakmış olsaydınız. Beni asla bulamazdınız.”
Kraliçe “Cüce kardeş, bizler doğayı korumakla görevliyiz. İhtiyacımız olsa dahi, bu ormandaki tek ağaca dahi zarar vermeyiz.”
Cüce yine gülümseyerek “Bu sınavı geçtiniz Kraliçem.” Diyerek cebinden çıkardığı bir kese tohumu kraliçeye uzatarak “Kralı iyi edecek ilaç budur kraliçem. Bu tohumları ezerek krala yedirin.” Demiş ve hemen ortadan kaybolmuş.
O tohumları alan Kraliçe Saray dönerek tohumları, cücenin kendisine tarif ettiği şekilde ezip, krala yedirmiş. Çok geçmeden gözlerini açan kral, eskisi gibi sağlıklı bir şekilde ayağa kalkmış.
Kraliçenin kendisi için yaptıklarını öğrenince de hem kraliçeye hemde ona eşlik eden askerlere çok teşekkür etmiş.
O günden sonra Kral ve kraliçe mutlu ve huzurlu bir şekilde güzel bir yaşam sürmüşler.
Gökten Üç Elma düşmüş, biri Masalı okuyanın, biri Masalı dinleyenin biride Muhteşem Küçük Kraliçenin başına düşmüş.
Hoşçakalın…