Yürek Ana Masalı
Yürek Ana Masalı, oldukça beğenilen Türk Masalları’nı okurken eğleneceksiniz.. iyi okumalar.
Ala dağlar, karlı dağlar yüceden yüce çok eski zamanlarda öylece insanlar düşünüp dururlarmış kendince.
Evvel zaman içinde ayların isimleri dahi yokken, kendisine yiğit ana denilen iyi yürekli bir kadının birbirinden yiğit oniki erkek çocuğu varmış. Onları o kadar çok severmiş ki zaman zaman evlatlarım der de başka da bir şey demezmiş.
Bu çocuklar gel zaman git zaman derken büyüyerek hepsi iyi birer denizci olmuşlardı. Her gün denize açılarak, balık tutup, sünger avcılığı yapıyorlardı. Yani anlayacağınız, hepsi hayırlı birer evlat olma gayreti içerisindeydiler. Yiğit ana ise çocuklarını izler ve onların bu çalışkanlığından çok gururlanırmış.
Nasıl olmuşsa yiğit ananın bu mutluluğu uzun sürmemişti. O zamanlarda oralarda hüküm süren zalim bir hükümdar; her nasıl olmuşsa sebepsiz yere on iki kardeşi yakalatarak zindana attırmış.
Kardeşler, o zindan kurtulmak için düşünüp taşınmışlar ama ellerinden hiçbir şey gelmiyormuş. Oniki kardeşin en büyükleri:
“Bizleri buradan kurtarsa kurtarsa ancak yiğit ana kurtarır.” demiş.
Bir diğer kardeş: “Ona gerek kalmaz ki, onun türküsü dahi bizi buradan kurtarabilir ancak…” demiş ve susmuş.
Çünkü yiğit analarının kale duvarının dibinde türküye duracağı günü bilmediklerinden onu beklemişler aradan iki yıl gibi bir süre geçmiş, ama bu kardeşler ümitlerini yitirmeden sabırsızlıkla beklemişler. Çünkü kollarına ve ayaklarına takılan zincirleri koparmanın ve o zindandan kurtulabilmelerinin tek çaresi türküymüş meğer…
Gün gelmiş bir sabah muratlarına ermişler…Artık bekleyecek sabrı kalmayan yiğit ana; her türlü zorluğa rağmen kalenin duvarı dibine giderek, sesi çıktığı kadar, durmadan başlamış yanık yanık türkü söylemeye…
Nice yiğit durur namerdin ülkesinde
Adam heves ve eğlence peşinde
Gurbetin çar-ı köşesinde
Hiç eğleşilmez kisb-u kâr olmayınca
Bu ezgiyi söyledikten sonra yiğit ana bu sefer başka bir türküye geçti…
Yiğitler düşmesin elin diline
Söyleye söyleye destan ederler
Birçoğu yavuz olsa yiğidin adı
Hayali gurbet ile mihman ederler
Yüreğimin yangını bunun ile dört oldu
Saramadım onları yüreğime dert oldu
Karacaoğlan der ki yiğidin namı alemde
Kudretten çekilmiş o kaşlar kalemde
Yiğit yetim kalmış gurbet elde
Bunu duyan düşmanlarım bayram ederler.
Türkü rüzgar ve denizin etkisiyle zindandaki çocuklar tarafından duyulmuş. Türküyle beraber çocukların yüreğine dolan sevgi ile adeta zindanın içi bir anda aydınlanmıştı. oniki delikanlının yüreği coşkuyla dolduğu gibi zincirleri çekip koparmışlar.
Sonrasında ise zindandaki nöbetçileri etkisiz hale getirerek dışarı çıkmışlar. Yiğit analarının yanına vararak onun boynuna doya doya sarılmışlar.
“Anam eğer sen olmasaydın bizler bu zindandan öylece kalırdık” demişler.
Yiğit ana, çocuklarına kavuşmanın sevinciyle doya doya onlara sarıldıktan sonra, üzgün bir şekilde:
“Artık bu diyarlarda fazla kalamazsınız… hemen evden giysilerinizi alıp, on iki ayrı kola dağılın, kendinize göre bir yaşam kurun!..” demiş.
Oğulları “bizler sensiz hiç bir yere gidemeyiz,” demişler.
Gözü yaşlı Yiğit ana:
“Ben sizin olduğunuz her yerde olacağım yiğit evlatlarım.. Yürekleriniz daima sevgi ve güzellikle çarpacağına göre, benimde daima yanınızda olacağımı unutmayın…” demiş.
En büyükleri, anasının elini öperek:
“Anam bizim isimlerimiz yok ki, adsız, şansız nasıl uzaklara gidebiliriz ki! üstelik oralarda ne yapacağımız ve ne iş tutacağımızı da bilmiyoruz!..” demiş.
önce biraz düşünüp taşınan yiğit ana sonra da kendinden emin bir ifadeyle:
“Hele şöyle bir önümde diziliverin bakalım,” demiş.
Oniki yiğit hemen analarının önünde yaş sırasına göre dizilmişler.
Yiğit ana, o yiğit çocuklarını iyice süzdükten sonra, en büyüklerinden başlayarak:
“Senin adın, ocak”,
sonrada sırasıyla isimleri söylemeye başlamış:
“Seninki, Şubat,”
“Seninki , Mart,”
“Seninki, Nisan,”
“Seninki. Mayıs,”
“Seninki, Haziran,”
“Seninki, Temmuz,”
“Seninki, Ağustos,”
“Seninki, Eylül,”
“Seninki, Ekim,”
“Seninki, Kasım,”
“Seninki de Aralık,” olsun dedikten sonra isimlerinizi unutmayın canlarım benim ama buralarda fazla durmayın gittiğiniz yerlerde adınıza layık işleri nasıl yapacağınıza da Doğa Ana’dan zamanla öğrenmiş olacaksınız. Yolunuz ve uğrunuz açık, kılıcınız keskin, kazancınız daima bereketli olsun, hadi canlarım hükümdar ve adamları gelmeden uzaklaşın buralardan.”
Kardeşler analarının yanından ayrılmadan önce:
“Peki onu nasıl bulabiliriz?” diye sormuş.
Anaları:
“O sizleri teker teker bulacak, hiç meraklanmayın siz!.. Sizleri bulduğunda ise görevlerinizin ne olduğu söyleyecek iş ve aş verecek canlarım.” Demiş.
İşte her bir kardeş bir diyara doğru gitmiş sevgili çocuklar, Yiğit Ana’nın hikayesi de böyle bitivermiş. Sizlerin de yaşamı sevgi ve güzellikle dolu olması temennisiyle çocuk hikayemiz burada bitti sevgi dolu günler dilerim.