Bir Anadolu Masalı
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde güzel bir Anadolu şehrinin büyük bir köyünde annesiyle beraber yaşayan Asaf isminde genç ve çok zeki bir delikanlı varmış.
Çok fakir bir aile çocuğu olan Asaf her ne kadar ihtiyacı olsa dahi hiçbir zaman başkalarına ait olan şeylere el sürmez. Bulduğu şeyleride mutlaka sahibine ulaştırırdı.
Bu yüzden onu tanıyan herkes onu çok sever ve güvenirdi.
Günler bu şekilde geçip giderken bir sabah erkenden kalkan Asaf Annesine “Annecim eğer müsaaden olursa ben şehre giderek orada bir iş bulacağım. Köyde ne ekecek tarlamız nede güdecek davarımız var.” Demiş.
Anne her ne kadar oğlunun köyden şehre gitmesini istemezse de, köyde yapacak bir iş olmadığından mecburen ona izin vermiş.
Sabah erkenden kalkan Anne güzel bir kahvaltı hazırlayarak Asaf’ı uykudan uyandırmış.
Uykudan uyanan Asaf, elini yüzünü yıkadıktan sonra elbiselerinin toplandığını ve Annesinin kendisi için güzel bir kahvaltı hazırladığını görünce hemen ona sarılarak “Benim dünyalar tatlısı, yüreği sevgi dolu güzel anam. Sen kendini niye o kadar yordun ki, ben kalkınca hazırlığımı yapardım.” Demiş.
Gülümseyen anne oğlunun başından öperek “Hadi kahvaltı yapmaya, bir güzel karnını doyurmasan seni köyden dışarı çıkarmam.” Demiş gülümseyerek.
Annesiyle beraber oturup, kahvaltı yapan Asaf, annesiyle vedalaştıktan sonra yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. Akşam olmak üzereyken bir köye ulaşmıştı. O geceyi orada geçirmek isteyen Asaf Köyün meydanına doğru giderken yerde bir kese altın görmüş.
Hemen o kese altını alarak meydandaki bir ağacın altında toplanmış köylülerin yanına giderek onlara selam vermiş.
Meydandaki köylülerden en yaşlı olanı “Hoş geldin evladım. Sen buralı değilsin nereden gelir nereye gidersin.” Diye sormuş.
Asaf “Hoş bolduk Dedeciğim, benim adım Asaf şehre doğru gidiyordum. Akşamı geçirecek bir yer arıyordum O yüzden köyünüze geldim.” Demiş sonrada elindeki altın kesesini göstererek “Bu kese altını da köyünüzde buldum.” Diyerek yaşlı adama vermiş.
Hemen Asaf’a bir yer göstererek onu oturtmuşlar. Bir süre sohbet ettikten sonra o gece yaşlı adam Asaf’ı kendi evinde misafir etmiş. Sabah kahvaltısını verdikten sonrada, yaşlı Adam’a teşekkür eden Asaf yoluna devam etmiş.
İkindiye doğru Şehre ulaşan Asaf, kendisi için kalacak bir yer ve çalışacak bir iş aramaya koyulmuş. O sırada saraydaki mutfakta çalışacak eleman aranıyordu. Tellal “Duyduk duymadık demeyin. Sarayın mutfağında çalışacak yetenekli bir elemana ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmak isteyen Başaşçıyla görüşmeye gitsin.” Diyerek sokak sokak dolaşıyormuş.
Hemen sarayın yerini öğrenen Asaf hızla saraya giderek kapıdaki nöbetçilere iş için geldiğini ve Başaşçıyla görüşmek istediğini söylemiş.
Mutfağa giden Asaf Başaşçıya iş aradığını söylemiş. Onu iyice süzen Aşçı, sorular sormaya başlamıştı. Asaf’ın iyi biri olduğunu gören aşçı onu işe almıştı.
Kısa zamanda dürüstlüğü yüzünden çok sevilen Asaf’ın yeteneği ve dürüstlüğü Padişah’ın kulağına bile gitmişti.
O yüzden onu sınamaya karar veren Padişah, bahçedeki çalıların arasına dört kese altın döktükten sonra Asaf’ı bahçedeki korumuş otları yolması için göndermiş.
Bahçedeki kuru otları yolmaya başlayan Asaf üçüncü günün sonunda çalıların arasındaki altınları görünce onları keselere doldrurup, hemen vezirin yanına götürmüş.
Vezir, Asafı altınlarla beraber Padişahın huzuruna çıkarmış. Padişah “Evladım, o altınların sahibinin kim olduğunu biliyor musun?
“Asaf “Bilmiyorum efendim.”
Padişah “ Kim bilir o altınlar ne zamandan beri oradadır. Bildiğim kadarıyla fakir bir ailenin çocuğusun uzak bir köyden buraya çalışmaya gelmişsin. O altınlarla ailenin rahat bir yaşam sürmesini sağlayabilirdin. Niçin bizim yanımıza getirdin. “
Asaf “Padişahım, bu güne kadar kimsenin bir şeyinde gözüm olmadığı gibi, boğazımdan haram bir lokma bile geçmedi. Benim olmayan şey ne kadarda değerli olursa olsun. Onu sahibine ulaştırmak zorundayım. Bu altınlarında sahibi ben değilim.” Demiş.
Padişah Asaf’ın sözlerinden etkilenmiş ve dürüstlüğünden emin olmuştu. “Evladım senin gibi bir danışmana ihtiyacım var benim danışmanlarımdan biri olur musun?” diye sormuş
Asaf “Bundan şeref duyarım padişahım.” Demiş.
Asaf Padişahın danışmanlarından biri olmuştu. Köydeki annesini de yanına alan Asaf ailesi ile birlikte bir ömür mutlu bir yaşam sürmüş. Dürüstlüğünün bedelini de bir ülkede ulaşabileceği en üst makama ulaşarak almıştı.
Bu güzel Anadolu Masalı da burada son buldu. Başka güzel Uzun masallar ile buluşmak üzere hoşçakalın…