En Güzel Keloğlan ile Köse Değirmenci Masalları
Keloğlan’ın efsane hikayeleri arasında bulunan çok güzel ve akıcı bir masal olan Köse Değirmenci ile Keloğlan Masalı, iyi okumalar…
Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, güzel mi güzel olan bir kasabada, kafası kel, çok zeki ve bir o kadarda tembel olan herkesin kendisine Keloğlan diye seslendiği bir genç varmış.
Keloğlanın babası vefat etmeden önce ona komşu köyde yaşayan köseyle hiçbir iş yapmamasını vasiyet etmiş.
Günlerden bir gün, sabah erkenden Keloğlan, eşeğinin sırtına iki tay, bir kile buğday yükleyip öğütmek için değirmenin yolunu tutmuş, bir saatlik kısa bir yolculuktan sonra değirmene ulaşmış.
Eşeğin sırtındaki yükü kapının önüne indirerek değirmenin içine girmiş, bakmış ki, köse değirmenci öylece kendisine bakmıyor mu?
“Oooo hoş geldin Keloğlan, hele buyur da bir soluklan sonra isteğini yerine getiririz,” demiş
Keloğlan şaşırmıştı kel kafasını önce bir kaşımış sonra da:
“Ben un öğütmeye iki tay, bir kile buğday getirmiştim ama babamın vasiyeti aklıma geldiğinden vazgeçtim ağa hadi kolay gele demiş.
Köse Değirmenci de:
“Hele dur Keloğlan neymiş seni vazgeçiren, hile etmemden mi korkuyorsan, sen buradasın gözünün önünde nasıl hile edebilirim ki? Kilede hakkımı alırım, geri kalanı çuvalına koy al götür” diyerek Keloğlan’ın ikna etmeye çalışmış ama her ne söylerse söylesin fayda etmemiş Keloğlan yükünü eşeğinin sırtına yükleyerek oradan ayrılmış, doğru dere boyundan çıkmış, bu sefer üst yoldaki değirmene gidecekmiş.
Bu durum Köse Değirmenci’nin canını pek sıkmıştı, o da kestirmeden yukarı değirmene giderek Keloğlandan önce ulaşmış,
Değirmenin sahibiyle anlaşarak, değirmenin sahibiymiş gibi geçmiş içerde oturmuş.
Çok geçmeden Keloğlan değirmene varmıştı, hemen eşeğin sırtındaki yükünü kapının önüne indirerek içeri girmiş bakmış ki, aşağı değirmendeki o kısa boylu Değirmenci
Epey şaşıran Keloğlan hayrola, nereden çıktın sen, aşağı değirmenin sahibi değil miydin?
Köse Değirmenci hiç istifini bozmadan
“Sen ne dersin Keloğlan, bu değirmenin sahibi benim, aşağıdaki Değirmen’in sahibi kardeşimdir” deyince, Keloğlan, ses çıkarmadan kafasını kaşımaya başlamış sonra da
“Ekmeklik un öğütmek için biraz buğday getirmiştim ancak vazgeçtim.” Demiş
Sonrada yükünü eşeğin sırtına atarak daha yukarıdaki değirmene gitmeye karar vermiş.
Köse değirmenci de:
“Keloğlan, nereye gidiyorsun buğdayını ver öğütüvereyim” Keloğlanı ikna etmek için epey uğraşmış ama faydasız..
Keloğlan yükünü, eşeğine yüklediği gibi öteki değirmene doğru gitmiş o çevreyi çok iyi bilen Köse hemen kestirmeden keloğlan’dan önce o değirmene de ulaşmış.
Değirmenci ya hepsi birbirini iyi tanıyordu hemen o Değirmenci ile anlaşmış çok geçmeden Keloğlan yorgun bir şekilde o değirmene ulaşmıştı.
Diğer yerlerde yaptığı gibi yükünü kapının önüne indirerek değirmenin içine girmiş, bir bakmış ki, aşağı değirmendeki o köse,
Keloğlan olamaz böyle bir şey sen nerelerden çıktın, sen aşağı değirmenin sahibi değil miydin?
Bu sefer köse sırıtarak:
“Ne dersin Keloğlan tabiki ben bu değirmenin sahibiyim, onlar da benim kardeşlerimdir” demiş.
Keloğlan şaşkınlık içerisinde ne yapacağını bilemiyordu çünkü başka da değirmen yoktu o çevrede buğdayını öğütmeden geri dönerse ekmek yapamayacaklardı, çaresiz bir şekilde çuvalları sırtlayıp değirmene sokmuş.
Akşam olmak üzereymiş buğday öğütülürken köse ocağı yakmış karşılıklı oturmuşlardı
Bir süre sonra ikiside iyice acıkmıştı. Köse, Keloğlana:
” Keloğlan, epey acıktık, aç bir şekilde öyle beklemek olmaz değil mi? Gel beraber bir çörek hazırlayıp şu ateşte pişirelim un benden uğraşı senden” demiş
Keloğlan cevap vermeden düşünmüş nasıl olsa malzemeler ondan ben sadece uğraşacağım ve karnım doyacak bu işte karlıyım diye düşünerek teklifini kabul etmiş.
Köse,un getirerek tekneye dökmüş sonra da üzerine suyu boşaltmış un cıvık cıvık olmuş,
“Hadi Keloğlan! getir şu büyük kaşığı karıştır” demiş
Üzerine biraz un daha dökünce bu sefer hamur taş gibi olmuş tekrar tekneye suyu boşaltmış cıvık olunca üzerine tekrar un dökmüş.
Keloğlan hamuru yoğururken diğer yandan da kendi kendine bu işte bir terslik var, hele bu işin sonunu bir getirelim diye düşünüyormuş.
Kocaman çöreği kaldırıp ocak’taki ateşe koymuşlar Keloğlan çok yorulduğundan ocağın başında dinlenmek için oturmuştu, onun karşısına oturan Köse
“Keloğlan gel biz seninle yalan yarışına girelim, hangimiz daha büyük bir yalan uydurursa şu koca çörek onun olsun” demiş.
Keloğlan her ne kadar ben yalan söylemesini bilmem dese de Köse onu ikna etmeyi başarmış.
Başlamışlar yalan uydurmaya ilk köse söylemiş, Keloğlan zekasını hesaba katmayan Köse, o konuşmaya başlayınca kaybettiğini anlamış, Keloğlan son sözünü söyleyince de ocaktaki çöreği çekip almış, Köse de çaresiz boyun eğmiş.
Keloğlan, cebinden çakısını çıkartarak çöreğin ucundan bir dilim kesip ağzını şaplata şaplata yemeye başlayınca Kösenin açlıktan adeta karnı zil çalıyormuş
“Keloğlan ben çok acıktım beş akçelik çörek veresiye verir misin yarın köyde sana veririm” demiş.
Keloğlan onun aç kalmasına razı gelmeyerek bir parça keserek vermiş karnı doymayan Köse yine 5 akçelik veresiye çörek istemiş, derken bir türlü karnı doymayan Köse toplamda 50 Akçelik çörek yemiş.
Artık sabah olmuştu Keloğlan eve dönmek için un ve çöreğini eşeğe bağlayarak yola çıkmış, kısa bir süre sonra da evine ulaşmış, yükünü ambara koyduğu gibi doğru kösenin köyüne, alacağını istemeye gitmiş.
Köse ise karısını iyice tembihlemişti:
“Olurda yarın Keloğlan gelirse, ağla, sızla, kocam bu sabah vefat etti diyerek ağıtlar yak onu gönder” demiş.
Keloğlan kösenin evine gittiği zaman kadın kocasının dediği gibi yapmış.
Uyanık Keloğlan yermi hiç:
“Vah, vah, ne kadar da üzüldüm daha dün akşam değirmende çörek pişirdiydik, bana da elli akça borcu vardı, diyerek köyün içinde bağırmaya başlamış neredeyse bütün köylüyü ayağa kaldırmış, sonrada İmamı ve muhtarı bulup kösenin kapısına götürmüş.
Köse “Keloğlan, elli akça için başıma nice işleri getirdin beni el aleme rezil ettin anladım ki senin elinden kurtulmak mümkün değilmiş, gayri ben bütün kötü huylarımı bırakıyorum bir gün senin gibi birinin karşıma çıkıp bana böyle ders vereceğine inanmazdım al şu 50 akçeyi de gayri hakkını da helal et” demiş.
O günden sonra Köse artık insanları kandırmayı bırakmış, dürüst bir insan olmaya karar vermişti.
Bu masalda mutlu sonla bitmiş başka bir etkileyici ve güzel masalda buluşmak üzere mutlu günler diliyorum