Hoşaf Masalı
Adam sabah erkenden işe gider gece geç saatlere kadar durmadan çalışır, kazandığı parayı da biriktirir. Haftada bir kuyumcuya giderek tüm parasıyla altın alır, karısından gizli bir yerde saklarmış.
Sadece temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar parayı cebinde bırakan adam, karısına günlük olarak bir kısım para bırakır, o parayı da temel ihtiyaçları dışında harcamaması için de uyarırdı.
Kadın ise mutfak ihtiyaçlarını giderdikten sonra kalan parayla yiyecek bir şeyler alarak, mahalledeki fakir insanlara dağıtırdı.
Bir gün kasabadaki bir eve hırsız girdiğini işiten adam, hızlıca eve gelerek, bir tencerenin içine koymuş olduğu altınları, saklamak için bir yer bakınırken, eşi onu görmüştü. “Ahmet Bey, o tenceredeki sarı şeyler nedir?” diye sormuş. Çünkü kadın daha önce hiç altın görmemişti.
Kocası “Bunlarmı? Şey hanım, bunlar özel kuru kayısılar. Bilirsin Ramazan ayında hoşaf yemeyi çok severim. İyice kuruyup daha lezzetli olmaları için, güneş görmeyen kapalı bir yerde saklamam gerekiyor. O yüzden bir yer bakınıyordum.”
Kadın “ Mutfaktaki rafın üzerine indir. Bizden başka karışacak kimse yok ki evde.”
Adam” Hayır olmaz, bunlar için güzel bir yer buldum zaten. Hanım ben çok acıkmıştım. Hemen sofrayı hazırlayabilir misin?” demiş eşini yanından uzaklaştırmak için.
Kadın “Tamam” Diyerek mutfağa girmiş. Adamda hemen tencereyi alarak, yatak odasındaki kanepenin altına koymuş.
Günler bu şekilde geçip giderken, adam her zamanki gibi, parasını altına çevirerek tencerenin içine koymaya devam etmiş.
Gün gelmiş, ramazan orucu başlamıştı, Orucun ortalarına doğru adam, eşine para vererek “Hanım bu akşam bana biraz hoşaf yapabilir misin?”
Kadın “Tabiki, yaparım.” Demiş. Sabah olunca kocasının verdiği parayı alan kadın kayısı ve kuru üzüm almak için tam dışarı çıkacakken, kocasının sakladığı kayısılar aklına gelmiş. “Az kalsın unutuyordum. Evde kayısı vardı.” Diye söylenmiş. Sonrada pazarda sadece biraz kuru üzüm alarak eve geri dönmüş.
Eve gelir gelmez kanepenin altında bulunan tenceredeki altınları alarak, tencerenin içine koymuş. Üzerine de kuru üzüm ve şekerini kattıktan sonra bir güzel pişirmiş.
Pişen Hoşafı soğuttuktan sonra, kocası için küçük bir tencerenin içine bir kısım hoşafı koymuş. Geri kalan hoşafı ise tabaklara koyarak mahalledeki, fakir insanlara dağıtmış.
İftar vaktine yakın bir saatte eve dönen Ahmet beyi gören komşuların bir kısmı sevinçle ona teşekkür ederek dualar etmeye başlamışlar.
Neler olduğunu anlamayan Ahmet Bey, gülümseyerek, onlara selam veriyor ve eve doğru gidiyordu. Eve varınca eşinin sofrayı kurduğunu ve sofrada hoşaf olduğunu görünce hemen sofraya oturmuş ve ezanın okunmasını beklemişti.
Ezana çok az bir süre kala, hoşafı tabağa koymak için kaşığı tencereye daldıran adam, hoşafın içindeki altınları görünce şaşırmıştı. Karısına bakarak “Hanım, sen ne yaptın?”
Kadın “Güzel olmuş değil mi, senin o güzel kayısılarından bu hoşafı yaptım. Birazını da komşulara dağıttım. Hayrımız olsun.” Demiş gülümseyerek.
Ahmet Bey ilk başta içten içe çok kızmış ama bir süre sonra komşularının kendisi için yaptığı duaları işitince hiçbir şey demeden altınları hoşafın içinden çıkartarak ertesi gün, kuyumcuya götürüp bozdurmuş ve hepsini mahalledeki fakirlere dağıtmış.
Bu güzel Hoşaf Masalı da burada son buldu. Başka Halk Hikayeleri ile buluşmak üzere hoşçakalın.
Bu masalın kaynak gösterilmeden yayınlanması çoğaltılması ve paylaşılması yasaktır…