Okuyanları Etkileyecek 2 Başarı Öyküsü
Çok eski zamanlarda yaşayan bir bilge kral, sarayda büyük bir davetin olduğu bir gün saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş. Kendisi de sarayın yolu gören pencerelerinden birinin kenarına oturmuş izliyormuş.
Güneş yavaş yavaş etkisini göstermeye başladığında davetli olan ülkenin en zenginleri, en meşhur sanatçıları, saray görevlileri birer ikişer saraya doğru yola koyuldular ve yolun ortasında koca bir kayanın olduğunu görünce kayayı etrafından dolanıp, yollarına devam ettiler.
Davetlilerin çoğu kendi kendine söylenmeye başladı. Hatta bunla kalmayıp, güvendiği dostlarıyla da bu kayadan bahsederler. İçlerinde biri “Halktan bu kadar çok vergi alınıyor ama şu işe bak, sarayın yolu bile doğru dürüst yapılmıyor.” diye konuşmaya cesaret edenler dahi oldu.
O gün şehrin pazarına gitmekte olan bir köylüde, sırtında taşıdığı mal ile o yolun yolcuları arasındaydı. Her hafta şehre sırtında mal götürdüğü yolun üzerinde kocaman bir kaya görünce sırtındaki küfeyi bir kenara koyarak, var gücüyle kayaya sarıldı ve onu kenara itmeye başladı.
Kaya, öyle bir iki hamleyle yerinden kıpırdayacak gibi değildi ama köylü yoldan geçenlerin rahatı için o kayayı yerinden oynatmaya kararlıydı.
Ne kadar zorlandıysa da, en sonunda o kayayı yolun kenarına itmeyi başardı. Sonra küfesini almak için gittiğinde kayanın önceden durduğu yerde bir kese altın olduğunu fark etti.
Merakla keseyi alıp, baktı. Kesenin içinde altın ile birlikte birde kral tarafından yazılmış bir not varmış. Notun üstünde “ Bu kesedeki altınlar başka insanlarının rahatı için kendi rahatından fedakarlık yapan kişiye aittir. Helal hoş olsun.” Yazıyormuş.
Daha 10 yaşlarındayken Japonya’da trafik kazası geçirmiş bir çocuk kaza sonucu sol kolunu kaybetmiş. Oysa bu çocuğun tek bir hayali varmış. Büyüdüğü vakit iyi bir judo ustası olmak.
Sol kolunu kaybetmesiyle birlikte hayalleri yıkılan bu çocuğunun depresyona girdiğini gören ailesi, belki çocuklarını mutlu edecek bir yol bulunur ümidiyle Japonya’nın en ünlü judo hocasına giderek, çocuklarının durumunu anlatarak ondan yardım istemişler.
Judo hocası, çocuğu kendi yanına getirilmesini istemiş. Ertesi gün ailesi çocuğu alarak hocanın yanına götürmüşler.
Hoca çocuğu önce bir süzmüş. Sonrada “ Yarın erkenden başlıyoruz.” Demiş.
Ertesi gün çocuk hocanın yanına geldiğinde hocası ona bir hareket göstermiş ve “sadece bu harekete çalış.” demiş.
Çocuk bir hafta büyük bir gayretle aynı hareketi çalışmış. Sonrada hocanın yanına giderek ona “Artık bu hareketi öğrendim. Bana başka bir hareket göstermeyecek misiniz?” Diye sormuş.
Hoca “Ben tamam demeyene kadar çalışmaya devam et.” Demiş.
Aradan epey bir zaman geçmiş. Çocuk bir yıl boyunca hep o hareketi tekrarlayıp, durmuş. Bir yılın sonunda tekrar Hocanın yanına gitmiş ve ona “Hocam bir yıldır aynı harekete çalışıyorum. Artık bu harekette ustalaştım. Bana yeni bir hareket göstermeyecek misiniz?”
Hoca “ Sen o hareketi çalışmaya devam et oğlum, zamanı geldiği vakit başka bir harekete geçeriz.” Demiş.
2 yıl, 3 yıl, 4 yıl derken çocuk hocanın nezaretinde tam 5 yılını doldurmuştu. bir hafta sonra hocası çocuğun yanına giderek ona ”Hazır ol seni büyük bir turnuvaya yazdırdım. Bir hafta sonra maça çıkacaksın.” demiş
Delikanlı çok şaşırmıştı. Hem sol kolu yoktu, hem de judo da tek bildiği bir hareketi vardı. Ünlü judocuların yarışmacı olarak katıldığı bu turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünüyordu. Ama hocasına olan saygısından ötürü ses çıkarmamış.
Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkarak, rakibini bildiği o tek hareketle nakavt etmiş. Derken ikinci, üçüncü ve dördüncü maçı kazanarak finale katılmaya hak kazanmış.
Finalde rakip olarak karşısına son 10 yıldır yenilmeyen bir şampiyon çıkmış. Delikanlı dayanamayarak hocasının yanına giderek ona “Hocam nasıl olduysa buraya kadar geldik, ama rakibime bir baksanıza yıllardır yenilmeyen bir şampiyon, ben ise tek kollu ve judoda tek bir hareket biliyorum. Bence herkese rezil olmadan izin verinde turnuvadan çekileyim.”
Hoca: “Hayır, Yenilecek olsan da, bu turnuvadan çekilmeyeceksin.” Demiş.
Çocuk çaresizce turnuvaya çıkmış. Müsabaka da, delikanlı yine o bildiği hareketi yaparak tek hamlede rakibini yere sererek maçı kazanmış. Artı japonyadaki şampiyon oymuş.
Maçtan sonra şaşkınlıkla hocasının yanına giden delikanlı ”Hocam bu nasıl oldu? Biliyorsun benim bir kolum yok ve tek bildiğim bir hareket var. Nasıl kazandım?
Hoca gülümseyerek “Bak oğlum bu hareketi 5 yıldır çalışıyorsun. O harekette o kadar ustalaştın ki, japonyada o hareketi senden daha iyi yapan kimse yok, Bir başka hususta o harekete karşı tek bir hareket vardır. Onun için de rakibinin senin sol kolunu yakalaması gerekir. Tutamazsa sana karşı koyamaz.”