Sihirli At Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde çok büyük bir krallıkta yaşayanlar arasında fakir bir adam, Haluk ismindeki genç yaştaki tek çocuğuyla beraber yarı aç, yarı tok bir yaşam sürermiş.

Haluk babasına ve çevresine karşı çok saygılı olduğu gibi çalışkanda bir delikanlıymış. Ama öyle talihi varmış ki, hangi işe girerse girsin. Bir haftadan fazla çalışmazmış. Çünkü dürüstlüğü hep başına iş açarmış.

Günler bu şekilde geçip, giderken Haluk bir Handa kendisine uygun iş bulmuştu. O Han’a genelde garip insanlar gelirmiş.

Bir gün Han’da kalmak için gelen uzun sakallı yaşlı bir adamın yanında sıska ve zayıf bir At varmış.  Yaşlı Adam Haluk’a “Evladım, hem ben hemde atım epey açız. Bize yiyecek bir şeyler getirebilir misin?”

Haluk “Tabiki, dedecim siz şu boş masaya oturun. Ben hemen yiyecek bir şeyler getiriyorum.”  Demiş

Hemen mutfakta bir şeyler getirerek yaşlı adamın önüne indirdikten sonra bu sefer At için yiyecek bir şeyler getirerek güzelce Atın başını okşayarak onun önüne indirmiş.

Haluk “dedecim, Atınız çok zayıf ama tatlı.” demiş

Yaşlı adam gülümseyerek “Evet evladım, çok özel bir At. Ben epey yaşlandım. Ona iyi bakacak birisine emanet etmek istiyordum. Bugüne kadar epey dolaştım. Ama onu emanet edebileceğim iyi birini bulamadım. Taki seninle karşılaşana kadar.”

Haluk şaşırmıştı. Şaşkınlıkla yaşlı adamı dinlerken “Evladım bu bir sihirli At, görüntüsüne aldanma, Hırsızlardan korumak için onu bu hale dönüştürdüm. Sahibinin her dediğini yapan sadık bir At olduğu gibi sana iyide bir arkadaş olur.”

Haluk “Şimdi bu Sihirli At’ı bana mı veriyorsun.” Diye sormuş.

Yaşlı Adam “Evet, bu At artık senin. Ona iyi bak olur mu?”  dedikten sonra Sihirli At ile vedalaşan yaşlı adam Handan ayrılmış.

Bu sefer kendi isteğiyle işten ayrılan Haluk Sihirli Atına binerek, hadi güzel At “ Beni en güzel yerlere götür demiş.”

Adeta şahlanan At fırtına gibi koşarak onu kısa bir sürede ormanın ortasında bulunan cennet gibi bir bahçenin içerisine götürmüş. Haluk çok şaşkındı. Hayatında öyle güzel bir yer görmemişti. Her taraf mis gibi kokuyordu.

Sihirli Atın üzerinden inen Haluk, o güzel bahçede gezmeye başlamış. Az ileride güllerin arasında çok güzel bir kız olduğunu görünce ona doğru gitmiş. Onu gören kız “Sende kimsin, buraya nasıl gelebildin.” Diye sormuş.

“Benim adım Haluk, şehirde yaşıyorum. Atımla gezmeye çıkmıştık, o beni buraya getirdi. Siz kimsiniz?”

Kız “ Ben bu ülkenin prensesiyim.” Demiş.

Beraber oturup sohbet etmeye başlamışlar. İki iyi birer arkadaş olan haluk ve prenses o günden sonra her gün o bahçede buluşarak sohbet etmeye başlamışlar.

Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış aradan epey bir zaman geçmişti. Prensesle evlenmek isteyen çok talihli olunca, bir gün kral, kim prenses için hiçbir yerde olmayan güzellikte bir şey getirirse kızını onunla evlendireceğini duyurmuştu.

Bu haberi prensesten öğrenen Haluk, ertesi gün Sihirli Atıyla saraya giderek kral ile görüşmek istemiş. Kralın Huzuruna çıkarılan delikanlı “Kralım, prensese hediye olarak yeryüzünde eşi ve benzeri olmayan sihirli bir At getirdim. “

Kral “Sihirli bir At mı?”

Haluk “Evet efendim.” Demiş.

Beraber dışarı çıkarak Sihirli At’ın yanına gitmişler. At’ı gören kral sen benimle alay mı ediyorsun?” Diyerek kızmış.

Haluk “Hayır efendim. Lütfen görüntüsüne bakmayın o bir sihirli At, ona bindikten sonra gitmek istediğiniz yeri söylüyorsunuz, fırtına gibi dörtnala koşarak sizi oraya götürüyor.” Demiş.

Kral merak etmişti. Hemen At’a binerek ona “Beni en yüksek Dağ’a çıkar.” Demiş

Sihirli At Kralı kısa zamanda o dağın tepesine çıkarmış. Epey şaşıran kral, çok geçmeden saraya geri dönmüş.

Haluk’u yanına çağıran Kral “ Haklıymışsın Delikanlı, bu At bir eşi ve benzeri olmayan bir At.” Demiş. Sonrada verdiği sözü tutan kral, Haluk ile prensesi kırk gün kırk gece süren bir düğünle evlendirmiş. Evlendikten sonra yaşlı babasını da yanına alan Haluk, ailesiyle beraber bir ömür mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmüş.

 Bu güzel Sihirli At Masalı da burada son buldu başka güzel Prenses hikayeleri ile buluşmak üzere hoşçakalın…