Keloğlan İle Değirmenci Masalı
Keloğlan İle Değirmenci Masalı, Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde Anadolu’nun çok şirin bir köyünde kel bir oğlanla anacığı yalnız başına yaşarmış.
Keloğlan gün boyunca köydeki çocuklarla beraber oyun oynar, onlara birbirinden farklı masallar anlatırdı, ara sırada ise bazı köylülerin koyun ve keçisini otlatır, onlardan aldığı harçlıkla yarı aç yarı tok geçinip giderlerdi
Bir gün Keloğlanı karşısına alan anası, “Benim cancağızım Keloğlum artık senin de bir baltaya sap olma zamanın geldi de geçiyor, birkaç günlük koyun gütme ve bahçede çalışma nereye kadar sürecek.” demiş.
Keloğlan anasına hak verircesine başını önüne eğmiş ama onun da masal ve hikaye anlatmaktan başka bir sanatı da yokmuş.
O gece sabaha kadar düşünen Keloğlan sabah erkenden anasına “Ana ben sütçü Ese’nin yanına gideyim belki onun yanında bir iş bulurum.” demiş. Yola koyulan keloğlan Sütçü Ese’nin dükkânına varmış.
Ese de tamda o sırada sütün içerisine su katıyormuş, o kadar dalgın mış ki Keloğlan’ın geldiğini fark etmemiş bile, Keloğlan Ese’nin yaptığı bu sahtekarlığı görünce onu korkutmaya karar vermiş.
Yüksek sesle “Ese Ağa kolay gelsin!” diye bağırmış.
Aniden ürkülen Ese korkudan süt kovasını yere devirmiş, kendisine seslenenin Keloğlan olduğunu görünce, biraz olsun rahatlamış “Vay, sen miydin? Yoksa gizli gizli beni mi gözetliyordun seni hınzır” demiş kepçeyi aldığı gibi düşmüş hemen keloğlanın peşine.
Keloğlan hızlıca koşmuş, bakmış ki ileride Köse’nin değirmeni var oraya saklanmaya karar vermiş. Köse ise o esnada çuvallardan un çalıyormuş, öylesine un çuvallarına dalmış ki Keloğlan’ın değirmene girdiğini fark etmemiş.
Keloğlan, Köse’nin yaptığı sahtekarlığı görünce onuda korkutmaya karar verip, yüksek sesle “Heyy kolay gelsin Köse ağa!” diye bağırmış.
Köse’nin adeta korkudan ödü patlamış, korkudan bir un çuvallını yere devirmiş, arkasına dönünce seslenenin Keloğlan olduğunu görünce, “Seni gidi keleş oğlan, yoksa sen beni mi gözetliyordun.” demiş.
Fırçayı kaptığı gibi Keloğlan’ın peşine düşmüş, başlamış onu kovalamaya, Ese ile Köse ikisi birden Keloğlan’ın ardına vermişti, Keloğlan ilerde bir kalabalık olduğunu görünce Kalabalığa karışınca onların elinden kurtulacağını düşünmüş, hemen dalmış kalabalığa.
Ese ile Köse de Keloğlan’ın peşinden kalabalığa dalmışlar, Meğer ki kalabalığın ortasında bir gösteri alanı varmış, ahali de gösteriyi izlemek için meydanın etrafında toplanmıştı, Keloğlan kendini birden meydanda buluvermiş.
Çok geçmeden Ese ile Köse de kendilerini Keloğlan’ın olduğu meydanda buluvermişler.
Tam da Keloğlan’a girişeceklermiş ki bir meydana bir çığırtkan çıkarak kalabalığa seslenmiş.
“Hepiniz hoş geldiniz, bugün düzenlenecek olan masal yarışması için meydana çıkan bu üç gönüllü. şimdi sizlere birer masal anlatmaya başlayacaklar. En çok beğenilen ve güzel masalı anlatan bizlerden büyük bir hediye kazanacak.”
Meğer ki o gün köy meydanında büyük bir firmanın düzenlediği panayır varmış, orada masal yarışması yapılıyormuş.
Keloğlan, Ese ve Köse de kendilerini bu yarışmanın ortasına bulmuşlar, Köse ile Ese, ödül kelimesini işitince Keloğlan’ı unutmuşlardı. İkisi de kendi kendilerine “Bizde palavradan daha bol ne var ki.” diye düşünmüşler.
Ese ilk olarak masal anlatmaya başlamış.
“Benim benekli bir ineğim vardı, öyle çok süt veriyordu ki süte kova yetiştiremiyorduk o yüzden gölün kıyısından kestiğimiz kamışları üst üste ekleyerek, köylüler dilediği kadar süt içsin diye evlere süt hattı çektik.”
Bu sefer sıra Köse’nin anlatacağı masal örneği’ne gelmiş.
“Günlerden bir gün orduya yemek için un lazım olmuş, değirmende yalnızca bir çuval un vardı. Hemen un çuvalını doldurup topal bir çekirgenin sırtına yüklediler, üstüne de değirmencinin kendisi binmiş, hoplaya zıplaya kısa zamanda ordunun karargahına varmış, un çuvalıyla ekmek yaparak orduyu bir güzel doyurduktan sonra geri kalanını da köylülere dağıtmış.”demiş
Bu sefer sıra Keloğlan’ın anlatacağı masal da.
“Geçen yıllarda bizim köyün gölü kurumuştu, o yüzden tarlaları sulayamıyorduk, köyden birisi ‘Ese’nin ineğini getirelim.’ diye tavsiyede bulundu, nasıl olsa o ineğin sütüne fazladan su karıştırırken ölçüyü bir hayli kaçırmıştır.” deyince, dinleyiciler basmışlar kahkahayı.
Ese o kadar çok kızmış ki tutamamış kendini, “sen böyle imalıl imalı ne demek istiyorsun” diyerek Keloğlan’ın üzerine yürümüş.
o arada orada bulunan Subaşı huylanmıştı, kendi kendine “Şu Keloğlan masal anlatmayı bitirsin de, Ese’nin sahtekarlığının hesabını göreyim, çünkü söylenenlerde gerçeklik payı var.” demiş.
Keloğlan masal anlatmaya devam etmiş, “Bizler ineği sağdık, gölü de doldurduk lakin Ese’nin elinin ayarı hiç yokmuş, bu seferde o göl taşmaya başladı. Baktık ki tarlalarımızı sel basacak taşan o suyu doldurmak için Köse’nin çuvallarını kaptık, birde ne görsek çuvalların dibi delikmiş, demek ki çuvalların içindeki un bu deliklerden Köse’nin ambarına akmamış mı.”
Dinleyiciler bir kez daha kahkaha atarak gülmeye başlamışlar, bu kez de Köse kendini tutamamış, Keloğlan’ın üzerine yürümüş. Subaşı onunda sinirini görünce, “Hele şu Keloğlan masalını bir bitirsin senin de ifadeni almayı bilirim” demiş.
Keloğlan devam etmiş.
“Baktık çare olmayacak, bu sefer herkes evlerinde bulunan fındık kabuklarını toplayıp getirdi, sonrada köyün karıncalarına haber gönderdik, onlar da hemen yardıma gelip fındık kabuklarıyla suları taşımaya başladılar böylece tarlaları selden kurtardılar.”
Keloğlan masal anlatmayı bitirince büyük bir alkış kopmuştu, alkışlardan anlaşıldığı kadarıyla o yarışmayı Keloğlan kazanmıştı.
Ese ile Köse Keloğlana yanaşarak haddini aştın sen, hem bizleri el aleme rezil et hem yarışmayı kazan, sana artık iyi bir sopa çekmenin zamanı geldi.” diye söylemişler.
Tam da o sırada Subaşı Ese ile kösenin kollarından tutmuş “Ağalar hele siz benimle karakola kadar gelin, sizlerle konuşacaklarım var.” demiş.
apar topar karakola götürülmüşler, Keloğlan’a ise yarışmanın birincisi olarak sevimli bir eşek vermişler.
Keloğlan, kendisine hediye edilen eşeğe Karakaçan adını vermiş, O günden sonra Karakaçanla ormandan kestiği odunları pazara taşımış, anasıyla birlikte mutlu bir şekilde yaşamışlar.
Önerilen İçerik: Keloğlan Açıl Sofram Açıl