Küçük Prens Masalı Oku
Küçük Prens Masalı, Dünya klasikleri içerisinde yer alan Küçük Prens’in hikaye özetini sizlere sunacağız, keyifle okumanız dileğiyle.
Bir gün yerimden kalkmıştım, gözlerimi ovduktan sonra dikkatli bir şekilde etrafıma bakındım, şaşılacak seviyede küçük bir erkek çocuğu öylece gözlerini dikmiş bana bakıyordu.
Onun nerelerden geldiğini öğrenmek biraz uzun sürdü, Bana o kadar çok soru sormaya başlayan küçük prens, benim ona söylediklerimi hiç duymuyordu. Neyse ki bana sorduklarının cevabını biliyordum, şu saçma dünyada bir oraya bir buraya gitmek işe yaramıştı.
Prens, uçağımı ilk gördüğü vakit “Şu nesne de ne oluyor?” diye sormuştu.
Bende“ O bir uçak gökyüzünde uçmaktadır.”
O çocuğa uçabildiğimi söylemek benim için bir gurur kaynağıydı doğrusu,
Küçük prens “ Nee? Yani siz gökten mi düştünüz?” diye haykırdı.
“Evet, dedim alçakgönüllü bir şekilde…”
“ Ah nasıl da eğlenceli.” dedikten sonra da kahkahalar atarak gülmeye başladı, bu cümlesi çok canımı sıkmıştı aslında, başımdan geçen bir talihsizlikten alay edilmesinden açıkçası pek hoşlanmam.
“ Öyleyse sen gökyüzünden mi geliyorsun” dedi. ardından “ Peki hangi gezegenden geldin?”
O an bir şeyler yakaladım ve hemen onu sorguya çektim.
“ Yani sende mi başka bir gezegenden geldin?”
Sorduğum bu soruya hiç cevap vermedi bile, kibarca sadece başını sallarken diğer bir yandan da uçağımı inceliyordu.
“Bence bu uçakla çok fazla uzaktan geliyor olamazsın” dedikten sonra bir şeylere daldı.
Uzunca bir süre geçtikten sonra ceplerimden çıkardığım koyun resmi çizimimi incelemeye koyulmuş sonrada onu cebine koymuştu.
Onun ‘ farklı bir gezegen’ konusundaki soruma cevap vermemesi, o an merakımı nasıl artırdığını tahmin bile edemezsiniz, o an ben ondan daha fazlasını öğrenmeye çalıştım.
“ Küçük dostum sen nereden geliyorsun? Biraz önce sözünü ettiğin yer yani ‘benim yaşadığım yer’ dediğin yer neresi? Çizdiğim koyun resmini nereye götüreceksin?”
Senin gelmiş olduğun gezegen bir evden daha büyük değilmiydi? Aslında bu durum beni pek de şaşırtmadı desem doğru olur, büyük gezegenlerin dışında isimsiz yüzlerce gezegen olduğunu biliyorum.
Bu gezegenlerin bir kısmı öylesine küçüktür ki, bazen onları teleskopla fark etmenin güç olduğunu söyleyebilirim. Gökbilimciler o gezegenlerden herhangi birini keşfettiklerinde, isim vermek yerine numara verirler. Örneğin, ‘ Asteroid 322’ derler ona.
Küçük prensin, yaşadığı gezegenin Asteroid B-612 olduğunu tahmin ediyorum. Bu şekilde düşünmek için aslında iyi nedenlerim olduğunu söyleyebilirim, asteroid gezegeni sadece bir kez, bir Türk gökbilimcinin 1909 yılında gördüğünü bir Uluslararası Astronomi Kongresi’nde ilk kez açıkladı, lakin giysilerinin tuhaf olması yüzünden oradaki hiç kimse ona inanmadı.
Asteroid-B-612 gezegeni ile ilgili açıklamaları yalnızca büyükler için yapıyorum, onlar genelde şekillerden hoşlanırlar.
Onlara yeni tanışmış olduğunuz bir arkadaştan bahsetmiş olsanız, asla size önemli soruları sormazlar. “ Onların yaşının kaç olduğu ne iş yaptığı “ gibi şeyler sorarlar. Ancak bu bilgileri bildiklerinde azda olsa onu tanıdıklarını düşünürler.
Onlara “Renkli tuğlalardan yapılmış olan güzel bir ev gördüm, pencerelerinin kenarında çeşitli sardunyalar, çatısında renkli güvercinler vardı” diyecek olsanız, böyle bir evi asla hayal bile etmezler. Eğer onlara “ İkiyüz bin dolar değerinde harika bir ev gördüm “ derseniz işte o zaman “ Ne kadarda güzel bir ev! “ diyeceklerdir.
İşte bu nedenle onlara “ Küçük prens çok güzel biriydi, daima kahkaha atıyordu ve benden bir koyun istemişti, bunlarda onun varlığının kanıtıdır “ deseniz, belkide umursamaz bir tavırla size çocuk muamelesi yapacaklardır.
Belki “ Onun gelmiş olduğu gezegenin Asteroid B-612 “ olduğunu söylerseniz, o zaman size inanacaklar ve çeşitli sorular sormaya başlayacaklardır, işte onlar böyle
Yaşamın nasıl olduğunu anlayan bizlerin, genellikle şekillere ihtiyacı olmaz, bu hikayeye aslında masal anlatır gibi başlamam mümkün.
“ Bir zamanlar tombol olduğu kadar şirin mi şirin bir küçük prens vardı, pek de büyük denilemeyecek bir gezegende yaşardı, o yüzden bir arkadaşa ihtiyacı vardı “ diyebilirdim.
Hayatı gerçek anlamda anımsayan bizler, bunu daha gerçekçi bulur muyduk..
Diğer gezegenlerde olduğu gibi, küçük prensin yaşadığı gezegende yararlı ve zararlı olan bitkiler vardı. Ama onların tohumlar görünmez tohumlardı. Toprağın içinde uyukluyorlardı.
Günlerden bir gün o tohumlardan bir tanesi uyanmaya karar vermişti, önceleri ürkek bir şekilde gerinir daha sonra yüzünü güneşe çevirerek sevimli bir filiz olarak gün yüzüne zararsız olarak çıkardı.
Eğer bu tohum turp tohumu veya gül fidanıysa, o zaman büyümesine izin verilir. Eğer yabani bir bitkiyse, hemen sökülür.
İşte, küçük prensin yaşadığı gezegende de genelde zararlı tohumlar bulunmaktaydı, bunlar baobap olarak bilinen tohumlarıydı.
neredeyse o minik gezegenin her tarafını sarmışlardı, eğer o baobap bitkisini zamanında sökmezseniz, bir daha ondan asla kurtulamazsınız kısa zamanda gezegenin her tarafını kaplar. Kökleri ise toprağın derinliklerine doğru aşağı iner belkide gezegen patlayabilir. “ Bu çok önemli bir bilgi“ demişti küçük prens daha sonrasında.
Sabah ilk kalktığımızda kendi bakımınızı yapar sonra da sıra gezegenin bakımını yapmaya gelir, bu bakımı özenli bir şekilde yapmalısınız.
Küçük baobap bitkisinin filizlerini gül filizlerinden ayırıp, onları sökmelisiniz. Bu sıkıcı bir iş olsa da oldukça kolaydır.”
Bir gün güneşin batışını tam kırk kez izlediğini sonrasında da “İnsan mutsuz olduğu anlarda güneşin batışını izlemeyi severler.”
Sohbetimizin beşinci günü, küçük prensin yaşam tarzıyla ilgili başka bir sır daha keşfetmiştim, bu çizmiş olduğum koyun sayesinde olmuştu.
Birden “ Koyunlar genelde çalıları yiyorlar, peki çiçekleri de yedikleri olur mu? “ diye sordu.
“ Önlerine geldiği gibi zehirli olmayan her şeyi yerler. “
“ Dikenli çiçekleri de mi yerler? “
“ Evet, onları da yerler.”
“ O halde o çiçeklerdeki dikenler ne işe yarar ki? “
Bende bu sorunun cevabını bilmiyordum, o anda uçağın motorunun arasına sıkışmış olan bir cıvatayı sökmeye çalışıyordum.
Tekrardan “ Dikenler varya onlar işe yarar? “ diye sordu.
Küçük prens, öyle biriydi ki bana yönelttiği sorunun cevabını almadığı vakit aynı soruyu tekrar soruyordu.
Bense aklıma gelen ilk şeyi söyleyiverdim:
“ Dikenler mi bence hiçbir işe yaramaz, çiçekler onları kızgınlıktan taşırlar.”
“ Ahh, demek ki o yüzden anladım.“
Bir ara sessizlik oluştu, ardından “Ben sana inanmıyorum, çiçekler oldukça narin bitkilerdir “ dedi. Ben ise ona cevap vermedim.
Hayretler içerisinde kalmıştı küçük prens.
“ Belkide milyarlarca yıldır çiçeklerin dikenleri olduğu gibi koyunlar da çiçekleri yiyorlar, şimdi çiçeklerin hiçbir şeye yaramayan dikenleri niçin büyüttüklerini anlamaya çalışmak sence gereksiz bir şey mi?
“Birde bir kişi milyonlarca yıldızın arasında bulunan küçük bir gezegende yetişmekte olan bir çiçeği severse, bu onun için bir mutluluk kaynağıdır. Ben her yıldızlara baktığım anda kendi kendime”
“Benim o güzel çiçeğim de oralarda bir yerlerde diye düşünüyorum. Eğer bir koyun benim çiçeğini yerse o an benim için bütün her şey kararmış gibi gelir. Sende onun önemli olmadığını düşünüyorsun!“ demiş.
Küçük prens daha fazla konuşamamıştı, çünkü gözyaşları içerisinde ağlamaya başladı. Biraz geçtikten sonra onun yanına giderek oturdum, aramızda oluşan kısa bir sessizlikten sonra:
Küçük Prens “şu yıldızlar çok güzel, çünkü oralarda bir yerlerde, şu an göremediğimiz çok güzel çiçekler yaşıyor” dedi.
“tabiki ” dedim ikimiz beraber sessizce ay ışığının yansımasıyla oluşmuş muhteşem manzarayı izledik.
Küçük prens oturduğu yerde uykuya dalınca,hemen onu kucaklayarak eve doğru yola koyuldum, o an çok duygulanmıştım. Sanki kullarımın arasında çok narin ve şirin bir hazine taşıyordum.o an kendi kendime:
“Demek bizler sadece dış görünüşe bakıyoruz, asıl önemli olan şeyi gözler göremiyor.”
Küçük prense bakarken bir ara dudakları aralandı ve gülümsedi.“ o an prensin beni öylesine duygulandırmasının asıl nedeninin, bir çiçeğe olan bağlılığı ve sevgisiydi
Bir gün Küçük prens bana: “Bu gece varya buraya geleli tam bir yıl olacak, gezegenim de bu gece dünyaya indiğim yerin tam üstünde olacak” dedi.
Vedalaştıktan sonra bu dünyadan ayrıldı, ondan ayrılmak bana zor gelmiş olsada yuvasına kavuşacağının verdiği sevinç tüm hüznümü dağıtmıştı.
Küçük Prens uçağına binerek gözlerden kayboldu.
Bu harika masal da ilginizi çekebilir: Kırmızı Başlıklı Kız Masalı Oku