Parmak Çocuk Masalı
Parmak Çocuk Masalı’nda parmak büyüklüğünce bir çocuğun yeni yerler görme arzusuyla yaptığı yolculukları konu edinen güzel bir Ezop Masalı. İyi okumalar.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde güzel bir ülkede yaşayan ve terzilik yapan adamın bir oğlu varmış.
Bu çocuk o kadar küçükmüş ki, boyu babasının başparmağından fazla uzamadığından herkes ona “Parmak Çocuk” dermiş
Çok cesur olan bu parmak çocuk, bir gün babasına demiş ki: “Babacığım, ne olursa olsun ben buradan uzaklara gideceğim!”
Babası önce biraz düşünmüş sonrada : “Pekâlâ, oğlum gidebilirsin.” demiş.
Terzi uzun bir iğneyi eline alarak, ucuna bal mumundan bir topak yapmış, onuda çocuğa uzatarak: “İşte sana yolda kullanman için bir de kılıç!” Demiş.
Parmak Çocuk, ailesiyle birlikte son bir kez daha yemekte beraber olmak istemişti.
Annesinin mutfakta neler pişirdiğini görmek için zıplayarak mutfağa gitmiş, Annesi yemeği hazırlamıştı bile çocuk annesine: “Bu gün ne yemek yaptın anne?”
Annesi: “Acaba neler var.” demiş gülümseyerek sonrada “En iyisi git, kendin bak.” Demiş.
Parmak çocuk ocağın yanına sıçrayarak tencerenin içerisine bakmış. Ama kendini fazla uzattığı için yemeğin buharının etkisiyle kendisini geri bırakınca şiddetli rüzgarın etkisiyle pencereden dışarı çıkararak hortuma kapılmış.
Bu şekilde bir süre havada dolaştıktan sonra rüzgar durmuş ve yere inmiş. Etrafına bakmış ama daha önce görmediği bir ülkedeymiş.
Öylece dolaşıp durmuş, en sonunda kendisine bir ustanın yanında iş bularak çalışmaya başlamış. Ustanın kendisine verdiği yiyecekleri pek beğenmemişti. O yüzden bir gün ustasının karısına “Hanımefendi, bana daha güzel yemekler yapmazsanız çıkıp giderim. Yarın bol patatesli etli bir yemek olsun.” demiş.
Ustanın karısı da ona çok kızmıştı.: “Karnın doyuyor daha ne istiyorsun ki bücür?” Diyerek eline aldığı bir bez parçasıyla ona vurmak istemiş. Ama küçük terzi hemen yüksüğün altına kaçıvermiş.
Oradan kadına bakıp dilini çıkarmış. Bu haline daha çok kızan kadın, yüksüğü kaldırarak parmak çocuğu yakalamak istemiş. ama bu seferde bez parçasının arasına sokulmuş.
Kadın bezin kıvrımlarını açarak onu ararken bu seferde oğlan masanın yarığına girip, başını dışarı çıkararak: “Ce..eee…eee… Ustanın hanımı!” Diye seslenmiş.
Öfkelenen kadın bu seferde çekmecenin altına kaçan çocuğu sonunda ele geçirmiş ve ona: “Seni gidi yaramaz çocuk hadi artık başka yere git.” diyerek dışarı çıkarmış.
Yola koyulan Minik terzi, büyük bir ormana ulaşmış. Orada bir sürü haydutla karşılaşmıştı. Bu haydutlar kralı soymak istiyorlarmış. Minik terziyi gördükleri vakit onun anahtar deliğinden kolayca girebileceğini düşünen liderleri “Hey aslan parçası! Bizimle birlikte büyük bir hazine’ye sahip olmak ister misin? Sürünerek içeri girip paraları dışarı kolaylıkla atabilirsin!”
Parmak Çocuk önce bir detaylıca düşünmüş, sonrada: “Peki!” Demiş.
Onlarla birlikte hazineyi soymak için gitmişler. Etrafa bakınan minik terzi kapının altından geçebileceği kadar genişlikte bir aralık bulmuştu. İçeri girmek isterken kapının önünde duran nöbetçilerden bir tanesi onu fark ederek arkadaşına:
“Şurada sürünen şey ne ola ki? Dur şunu bir çiğneyivereyim.”
Arkadaşı: “Sana bir zararı yok, bırak zavallı hayvanı!” Demiş.
Parmak çocuk olanları işitiyormuş. Hızlıca kapının aralığından hazine odasına girerek pencereyi açmış. Haydutlar ise pencerenin altında bekliyorlarmış.
Küçük Terzi altınları pencereden aşağı atarken, kralın hazinesini görmek için odaya gelmesi üzerine, parmak çocuk hemen sürünerek bir yerde gizlenmiş.
Kral hazineden bir şeylerin eksildiğinin farkına varmış. ama kilitlerle sürgüler yerli yerinde durduğundan olanlara bir anlam verememiş. Bunun üzerine kral çıkıp giderken nöbetçilere: “Dikkat edin! Sanki Altınların peşinde birileri var.” Demiş.
Parmak Çocuk kralın uzaklaştığından emin olduktan sonra yeniden işe koyulmuş. Nöbetçiler ise içeride sesler geldiğini işitmişler.
Hırsızı yakalamak için kapıyı açtıkları gibi içeri dalmışlar. Onların geldiğini işiten minik terzi daha hızlı davranarak bir köşeye gizlenmiş. Üzerini altın ile örttükten sonra nöbetçilerle alay edercesine “sesler çıkarmaya başlamış.
Nöbetçiler sesin geldiği yöne giderken bu başka bir köşeye kaçıp, saklanır sonrada: “Hey…. Baksanıza buradayım ben!” diye bağırırmış.
Bu şekilde nöbetçileri deliye çevirmiş, yoruluncaya kadar adamları Hazine’nin içerisinde oradan oraya koşturup, durmuş.
Bir şey bulamayan nöbetçiler en sonunda pes ederek kapıyı kilitlemişler. Minik terzi altınları aşağıya atmaya devem etmiş. Sonuncu altın ile birlikte kendisini de aşağı bırakmış.
Haydutlar ondan memnun kaldıkları için: “Sen gerçek bir kahramansın, bizim elebaşımız olur musun?” Demişler.
Parmak Çocuk onlarla kalmanın güzel olacağını ancak dünyayı görmek istediğinden gitmesi gerektiği söylemiş.
Altınları bölüşürlerken, minik terzi onlardan sadece bir tek altın istemiş. Çünkü daha fazlasını taşıması imkansızmış.
Kılıcını beline bağladıktan sonra haydutlarla vedalaşarak yola koyulmuş. Birkaç ustanın daha yanında işe girmiş. Fakat o işleri ve yemekleri de beğenmediğinden çalışmayı bırakmış.
İş arayan parmak çocuk en sonunda bir şatoda uşak olmuş. Şatodaki hizmetçi kızlar ondan pek hoşlanmamışlardı. Çünkü onlar kendisini göremedikleri halde, o onların evin sahibinden gizlice yaptığı her şeyi öğreniyormuş.
Tabaklardan aldıklarını, killerden aşırdıkları yiyecekleri hepsinden haberdar oluyormuş. Bunun üzerine ondan hoşlanmayan kızlar, ona bir oyun oynamaya karar vermiş.
Onu çiftliğin dışına çıkaran kızlar onu yakalayarak bir Tilki’nin önüne atmışlar. Onu bir hamleyle yakalayan Tilkiye: “Aman Tilki Bey! Beni özgür bırakın ne olur?” Diye seslenmiş,
Tilki: “Aslında hakkın var. Sen bana yaramazsın zaten… Ama babanın evinde bulunan iki tavuğu bana vermeye söz verirsen seni salıveririm!” Demiş.
Çaresiz kalan Parmak Çocuk: “Seve seve veririm, hatta istersen tavukların hepsini de sana veririm.” demiş.
Bunun üzerine Tilki hemen onu salıvermiş; beraber onun evine kadar gitmişler.
Babası sevgili minik oğlunu görünce, o kadar çok sevinmişti ki, tüm tavukları Tilkiye vermiş.
Parmak Çocuk: “Baba sana güzel bir altın getirdim!” Diyerek cebindeki altını babasına uzatmış sonrada ona: “Peki ama şunu anlamadım o zavallı tavukları niçin Tilkiye verdin ki?”
Babası: “Seni gidi yaramaz… Bir babanın çocuğu, evdeki tavuklardan daha değerlidir de ondan!” Demiş…
Parmak Çocuğun Masalı Özeti
Parmak kadar boyu olan bir çocuğun dünyayı gezmek istemesi üzerine babasından müsaade istedikten sonra birden kendini farklı bir ülkede bulur. orada bir terzinin yanında çırak olarak işe girer. Ustasının yemeğini beğenmediğinden işten ayrılır.
Bu seferde bazı haydutlarla karşılaşarak kralın hazinesini boşaltmak için onlara yardım eder. İşi bitirdikten sonra başka bir ailenin yanına çalışmaya başlar.
O evde çalışan hizmetçilerin tüm sırlarını ev sahibine söylemesi üzerine ondan intikam almak isteyen kızlar onu kandırarak bir tilkinin önüne atarlar.
O ise tilkiden kurtulmak için ona babasının tavuklarını vermeyi kabul eder. Böylece babası Tilkiye tavukları vererek parmak çocuğu kurtarır.
Sık sorulan sorular
- Parmak çocuğun yazarı kimdir: Ünlü grim kardeşler yazarlarından Jacob Grimm tarafından derlenerek yayımlanmıştır.
- Parmak çocuğun konusu nedir: Bu güzel Öykü’ de gariban bir terzinin, parmak kadar boyu olan çocuğun, gezmek istemesi üzerine başından geçen olayları anlatmaktadır.
- Parmak çocuğun hikayesinin ana fikri: Başkalarıyla uğraşarak yaramazlık etmenin kötü sonuçlar doğurduğu ve çocuğun her ne olursa olsun aile için değerli olduğudur.
Dünya klasik Masallarından biri olan Grimm kardeşlerin parmak çocuk masalı‘ nı beğendiğinizi umarız. Bu güzel Pinokyo Masalı ve Hikayesi de ilginizi çekebilir.
Çok guzel